Öğrendim

gonca_anıl-150x150Ne kadar çok anne vardı çevremde. Herkes farklıydı, herkes kendince bir anneydi. Ya ben? Ya ben nasıl bir anne olacaktım? Çocukluğun heyecanını içinden, gençliğin toyluğunu üzerinden atamamış halimle nasıl bir anne olacaktım karnımda varlığını hissettiren yavruya?

Bir insanın dünyaya gelişine bütün bedenimin tanıklık etmesi, ruhumun eşlik etmesi nasıl bir şeydi? Gün be gün karnımda büyüdüğünü hissettiğim ama neye benzeyeceğini hayal bile edemediğim bir yavrunun, bana “anne” diyecek olması nasıl bir duyguydu? Düşünmesi ne kadar da zor…

Nasıl büyüyecek bu yavru, ağlamalarında nasıl teselli edeceğim onu? Ya susturamazsam, ya doyuramazsam, ya onu mutlu edemezsem? Doğumdan sonra rahatımın bir kalemde silineceğinden bahsediyordu insanlar. 30 yıllık rahatımı annelik uğruna terk etmeye değer miydi? Zihnimde dönüp duran sorular, içimde kalp yerine atan bir vicdan sızlaması, ama en önemlisi umut…

Bir insan evladının yetişmesine vesile olmak... “Çocuğum” dediğim canlının “çocuğum” olmadığını, benim onun annesi olduğumu geç de olsa idrak edebilmek… Annelik için “Özgürlüklerin bitip, esaretin başladığı nokta.” der kimileri. Oysa annelik bütün nefsani duyguların içinden sıyrılıp, Allah’a yaklaşma hali gibi geliyor bana. Kendi keyfiyeti içinde daralan ruhun, huzura kavuşma noktası. Bir canlının muhtaçlığında yeniden doğmak… Onun her nefes alışında biraz daha büyümek ve onunla hayatı yeniden keşfetmek… Evet, bir evlat sahibi olmadan önce, daha çabuk bitiyordu işlerim, daha hızlıydım, daha dikkatli, belki daha titiz… İstediğim zaman istediğimi izliyor, istediğimi yiyor, içiyor, geziyor ve daha ehli keyif hareket edebiliyordum.

Şimdi o eski “ben” yerini bir “anne” ye bıraktı. Artık bütün rahatımın bir küçük canlıya feda oluşunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Bilmemek kolaydı belki, ama bir kere öğrenince bir yavru için annenin ne demek olduğunu, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Eskisi gibi bakmıyor insan hayata. Rüzgar esişine titriyor yüreği. Hatalarımla sürekli yüzleşir oldum. Çünkü her anımda benim gibi davranan bir yavrunun aynasıydım. “Fıtrat işte, huy.” deyip bir kenara çekilmektense, “Ben nerede hata yaptım?” deyip sürekli kendime bakmayı öğrendim. İşte onda cevapla gelen can yangısında buldum, değişme cesaretini. Cüssesi benden katlarca küçük bir canlıdan özür dilemekte kaybettim enaniyetimi.


Dünyama bir yavrunun girişiyle değişen bakışımla, huzurlu bir yuvanın neden keşfedilmeye değer olduğunu öğrendim. Annelik çok güçlü bir duygu… Bu duygu insanın her zerresini sardığında, dünyadaki bütün maddiyat silikleşiyor. Ruhuma yaşam enerjisi veren büyük gücün annelikte saklı olduğunu öğrendim


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz