Onlar Tercihlerini Annelikten Yana Kullandı

zehra
Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konularından biri Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yeni yılın ilk bebeğini ziyaretinde yaptığı “Annelik en büyük kariyerdir. ” cümlesi oldu. Sosyal medyada da bu konuya dair sorularıma hem çocuğu için işini bırakanlardan , hem de çocuklarını daha iyi şartlarda büyütmek için çalıştığını söyleyen annelerden cevaplar aldım.

Biz bugün “Annelik en güzel kariyerdir” deyip anne olduktan sonra işlerini bırakan ve çocuklarını kendi büyütmeye karar veren annelere yer vermek istedik. Verdikleri kararı ve yaşadıklarını gazetemize anlattılar.

ÇOCUKLARIMIN İLKLERİNE ŞAHİT OLACAĞIM

Hilal Takmaz yoğun bankacılık günlerinin ardından anne olunca işini bırakanlardan. O süreci şu cümlelerle ifade ediyor:

“ Çok yoğun bir tempoyla çalışırken ve iş dünyasının sürekli artan verimlilik beklentisi altında ezilirken annelik yapabilmek mümkün değildi bence. Seçim yapmak zorundaydım ve bankacılık yerine anneliği seçtim.”

Elbette bu kararı alması kolay olmamış:

“Doğum iznine ayrıldığımda işe geri dönmeyi planlıyordum. Diğer yandan çocuğumu kendim büyütmek istiyordum . Çalışmaya devam edersem bunu yapabilmem mümkün değildi. O zamanki şube müdürüm kararımı destekledi, " İş her zaman bulunur, çocuğun sana ihtiyacı var, evinde oturup çocuğunu büyüt bence" dedi. Onun sözleri verdiğim kararı gerçekleştirmem de etkili oldu.”

Peki bu kararı vermenin en güzel yanı ne sorumaysa yanıtı:

Çocuklarla 7/24 birlikte olmanın en büyük artısı ikisinin de sağlıklı ve mutlu olması, hayatlarının geri kalanında anne sevgisine doyamamaktan kaynaklanan psikolojik sorunlar yaşamayacaklarını bilmek. Yetersizlik ve suçluluk hissetmeden, dar vakitlere çok şey sığdırmaya çalışmadan annelik yapmak çok keyifli. Çocukların ilklerini başkalarından duymak zorunda kalmadan her anlarına şahitlik etmek ve her ihtiyaç duyduklarında yanlarında olabilmek çok güzel. “ Oluyor.

KADININ EN BÜYÜK ÜRETKENLİĞİ: ANNELİĞİYMİŞ

Tercihini annelikten yana kullanan bir diğer isimse Tekstil mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra işletme mastırı yapan, altı yıl özel sektör tecrübesinin ardından ilk çocuğunun doğumuyla işini bırakan Gonca Anıl. Gonca Hanım süreci ve duygularını şöyle ifade ediyor:

“O büyürken yanında olmadığımda, hangi varlığa “senin içindi hepsi” diyebilirdim? Yıllar sonra “Seni, senin için bensiz bıraktım.” dediğimde geçer miydi yüreğindeki acılar, söner miydi içini kavuran yangınlar?

Anladım ki ona bırakacağım en büyük zenginlik, içinden çıkmayacak bir “anne duygusu”ymuş. Belki de hayatımda ilk defa “El alem ne der?” diye umuruma katmadan, “mühendis hanım” asaletinden vazgeçtim.

Vazgeçince anladım ki şu albenili dünyada üretmek sadece evin dışında değilmiş, kadının en büyük üretkenliği evindeki annelikmiş...

BEBEĞİMİN EN ÖNEMLİ İHTİYACI BENDİM

İnci Timur Emre ‘de dokuz yıllık çalışma temposunu kızı doğduktan sonra bırakanlardan. Şimdilerde bir yaşındaki kızıyla oynadığı oyunlar ve yaptığı atölyelerle sosyal medyada oldukça takip edilen bir isim İnci Hanım. O da yaşadığı süreci şu cümlelerle ifade ediyor:

“Özel sektörde iyi derecede bir kariyerim vardı. Kariyer planlarıma devam etme hayalim ve isteğim bebeğimi kucağıma alana kadar söz konusuydu aslında. Ne zaman bebeğimi kucağıma aldım doğum iznimin kısa sure sonra biteceği stresi sarmaya başladı beni. Ücretli iznim bittikten sonra tüm ücretsiz izin hakkimi da kullandım. Fakat ücretsiz iznim de sona erince istifa etmeye karar verdim. Emziriyordum ve bebeğimin aslında en önemli ihtiyacı ( fiziksel, duygusal ve zihinsel ) bendim. Her bebeğin en önemli ihtiyacının annesi olduğu gibi.”

HEM İŞ HAYATINDAN GERİ KALMAMAK, HEM ANNELİKTEN SINIFTA KALMAMAK İSTİYORLAR

Tabi bu tercihlerin yanında , izinlerin azlığı , kadın istihdamı gerektiren sahalar ve mecburiyetler gibi hususlar da pek çok anneyi , vicdan azabıyla baş başa bırakabiliyor. Bunun için yapılması gereken ilk adım bir denge oluşturmak.

Bu dengeye ve sürece dair Psikoterapist Rukiye Karaköse ise özellikle devletin kadınların çalışma hayatına dair değiştirmesi gereken hususlar olduğuna dikkat çekiyor. Anneliğinde kendi içinde dönüşüme uğradığını söyleyen Karaköse tespitlerini şu cümlelerle ifade ediyor :

“ Annelik geçmişten günümüze hemen her toplumda saygın ve hürmete layık bir şekilde konumlandırılmıştır. Yakın geçmişe kadar da kadınlar sadece doğurganlık ve annelik üzerinden bir tatmin yaşayarak var olabiliyorlardı. Ne var ki kadınların formel eğitimden yararlanması ve ev dışı istihdama katılmasıyla bu "hürmet ve ayrıcalıklı konum" kadınlara yetmemeye başladı. Evinde yeni "can"lar yetiştiren ve hayatı yeniden üreten kadın, popüler kültür tarafından "çalışmayan, üretmeyen, derinliksiz ve hazır yiyici" biri olarak konumlandırıldı. Bundan hicap duyan ve "ben de varım" demek isteyen kadın, artıları ve eksilerini hesaplamadan "yeter ki evde oturmayayım" dercesine çalışma hayatına yöneldi. Zira klasik annelik faaliyetleri kendisinin eğitimini, birikimini ve üretkenliğini ifade etmesine yetmez oldu.

Öte yandan son yıllarda annelik de bir başka biçimde yeniden tüketim alanı haline geldi. Hem çalışıp hem de anneliği sürdürmek isteyen kadınlar artık çift taraflı bir yarıştalar. Hem iş hayatında geri kalmamak hem de annelikten sınıfta kalmamak gibi ikisi de oldukça zor olan iki hedefleri var. Bu süreç gösteriyor ki insan mutlaka üretken olmak, bir işe yaramak istiyor. Yapılması gereken, kadınların üretken olma ihtiyacına cevap verecek seçenekler oluşturarak onları verimli kılmaktır. Sosyal politikalar revize edilerek kadınlar için part time ve esnek çalışma şartları desteklenmeli, arzu eden kadınlara ücretli veya gönüllü çalışma ortamlarında üretken olabilme fırsatı sunulmalıdır. Aksi halde aklı evinde kalmış ve suçluluk duyguları içinde çalışan annelerle, aklı ideallerinde kalmış ve annelik aktivitelerini abartan anneler arasındaki ifrat-tefrit sarkacında salınıp duracağız.”

 

www.gazetevahdet.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

16 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz