Ramazanla Aile Terbiyesi
- 23-07-2013
- KATEGORİ Çocuk Eğitimi
- YAZAR Sema Maraşlı
Sahi, Ramazan aynasında nasıl görünüyoruz acaba?.. Kare kare fotoğrafların çekildiği, videoların her an kayıt yaptığı şu dünya hayatında hep beraber mutlu bir poz verebiliyor muyuz, bu kutlu ayda?
Hiç olmazsa bu ayda el sallayabiliyor muyuz meleklere iştiyakla.?..
Oruç kenetledi mi bizi birbirimize? Farkımız olmalı değil mi bu ay?
Toparlanmalıyız ailece... Tevhidin bağları sıkıca sarmalı, kopmamacasına...
Bunun için o kadar çok neden var ki...Ramazanın nisan yağmurunda beraber ıslanmalıyız, beraber yürümeliyiz orucun yollarında. Beraber hasat etmeliyiz onca güzel neticeleri.
Nasıl ki yer yüzü sofrasının Sahibi, o sofrada şefkatini, terbiye ediciliğini, rızk vericiliğini o suretle gösteriyor. Bizlerde onun küçük bir numunesi olan sofralarımızda şefkatle sunmalıyız birbirimize
Rahman'ın nimetlerini. Ramazanla gelen aile içi birliği, taşımalıyız on bir aya. Tevhidin birlediği aileyi, dağılmaktan, bölünmekten kurtarmalıyız.
Akşama yakın Rahman'ın ziyaretine el ele, gönül gönüle gitmeliyiz.
Buyrunuz emrini beklerken, yüreklerimize buyur etmeliyiz öncelikle sevdiklerimizi. Bilmeliyiz ki o sofrada nimet olarak sadece ekmek ve su yok. Eşimiz var, çocuklarımız var.
Bir bardak soğuk su için şükrümüzü yaparken, ömür boyu içimize ferahlık versin diye ailemize de dua etmeliyiz.
Bilmeliyiz ki sofradaki nimetlerin gerçek sahibi nasıl ki biz değiliz, sevdiklerimizin de gerçek sahibi biz değiliz. Oruç bu dersi gün içinde vermişti ya bize. Anlamıştık ya bu nimetler bizim değil.
En başına yazmalıyız sevdiklerimizi bu nimet listesinin. Ve sonra demeliyiz: "Bu nimetler benim mülküm değil. Onlara canımın istediği gibi davranamam.
Bu konuda O'nun (c.c.) emrini dinlemeliyim."
Evet sahibiymiş gibi, nefsimizin arzusuna göre davranamayız birbirimize. Gerçek Sahip, hukukumuzu korumuş her türlü, birbirimize karşı zaten.
Nasıl da anladık değil mi bu ayda, oruç vasıtasıyla polattan bir vücudumuz olmadığını. Öyleyse neden ebedi bu dünyada kalacakmış gibi nazlanmalar... Hırsla dünyaya saldırmalar.
Her lezzetli ve menfaatli gördüğümüz şeylere el uzatmalar..
Sonra... Sonrası bizi terbiye eden Yaratıcıyı unutmaya kadar gider. Ve kötü ahlak içinde yuvarlanmalar başlar.
Oysa Ramazan da oruç vasıtasıyla, helali bile bir müddet terk eden nefis, haramdan çekinmeğe kabiliyet kazanır. Bu da aile içine sadakat, emniyet ve kanaat olarak yansır.
Büyük bir kazanca dönüşür. Aldatmaların ve aldanmaların kökü kurumaya başlar..
Kendini hür ve serbest zanneden nefse oruçla bir Osmanlı tokadı vurulur. Aklı başına gelir. Emir dinlemeyi öğrenir. Aczini, fakrını anlar. Kusurunu görür.
Ve böylece aile içi ilişkilerde en gerekli doneyi elimize verir. Bunu meleke haline getiren eşlerin biraz daha işleri kolaylaşır.
"Ben canımın istediğini yaparım" ya da " Ben her zaman haklıyım" döngüsünden kurtulur. Hep karşısındakini suçlamalar azalır.
Yine gözümüze. dilimize, elimize ve bütün duygularımıza oruç tutturabilirsek, bunun aile saadetimize katkılarını varın siz düşünün...
Unutmadan, beşerin musibetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacının da oruç olduğunu hatırlayalım; oruç suyuyla söner sabırsızlık ateşi...
Tahammüle alışan insanın hayatı kolaylaşır. Zira sabır müşkülatın anahtarıdır. Bu anahtarı Ramazan ayında oruçla tutuşturur Rabbimiz elimize..
Bize düşen de o anahtarı kullanabilme becerisidir. Böylece aile içi yüksek volümlü sesler, güzel nağmelere döner.
Ve daha neler, neler.. Sizler de Ramazan heybesinden çok hediyeler çıkarabilirsiniz, hem kendiniz, hem aileniz için...
İşte Ramazan adeta bir eczane , bir laboratuvar gibidir. İçinde hem şahsi, hem ailevi hayatımıza merhem olabilecek çok iksirler mevcut.
İş ki bu tiryakları yaralarımıza sürebilecek irade ve iştiyakı gösterebilelim.
Gayret bizden, yardım Allah'tan...
Hafize Nur Konuklar
Hiç olmazsa bu ayda el sallayabiliyor muyuz meleklere iştiyakla.?..
Oruç kenetledi mi bizi birbirimize? Farkımız olmalı değil mi bu ay?
Toparlanmalıyız ailece... Tevhidin bağları sıkıca sarmalı, kopmamacasına...
Bunun için o kadar çok neden var ki...Ramazanın nisan yağmurunda beraber ıslanmalıyız, beraber yürümeliyiz orucun yollarında. Beraber hasat etmeliyiz onca güzel neticeleri.
Nasıl ki yer yüzü sofrasının Sahibi, o sofrada şefkatini, terbiye ediciliğini, rızk vericiliğini o suretle gösteriyor. Bizlerde onun küçük bir numunesi olan sofralarımızda şefkatle sunmalıyız birbirimize
Rahman'ın nimetlerini. Ramazanla gelen aile içi birliği, taşımalıyız on bir aya. Tevhidin birlediği aileyi, dağılmaktan, bölünmekten kurtarmalıyız.
Akşama yakın Rahman'ın ziyaretine el ele, gönül gönüle gitmeliyiz.
Buyrunuz emrini beklerken, yüreklerimize buyur etmeliyiz öncelikle sevdiklerimizi. Bilmeliyiz ki o sofrada nimet olarak sadece ekmek ve su yok. Eşimiz var, çocuklarımız var.
Bir bardak soğuk su için şükrümüzü yaparken, ömür boyu içimize ferahlık versin diye ailemize de dua etmeliyiz.
Bilmeliyiz ki sofradaki nimetlerin gerçek sahibi nasıl ki biz değiliz, sevdiklerimizin de gerçek sahibi biz değiliz. Oruç bu dersi gün içinde vermişti ya bize. Anlamıştık ya bu nimetler bizim değil.
En başına yazmalıyız sevdiklerimizi bu nimet listesinin. Ve sonra demeliyiz: "Bu nimetler benim mülküm değil. Onlara canımın istediği gibi davranamam.
Bu konuda O'nun (c.c.) emrini dinlemeliyim."
Evet sahibiymiş gibi, nefsimizin arzusuna göre davranamayız birbirimize. Gerçek Sahip, hukukumuzu korumuş her türlü, birbirimize karşı zaten.
Nasıl da anladık değil mi bu ayda, oruç vasıtasıyla polattan bir vücudumuz olmadığını. Öyleyse neden ebedi bu dünyada kalacakmış gibi nazlanmalar... Hırsla dünyaya saldırmalar.
Her lezzetli ve menfaatli gördüğümüz şeylere el uzatmalar..
Sonra... Sonrası bizi terbiye eden Yaratıcıyı unutmaya kadar gider. Ve kötü ahlak içinde yuvarlanmalar başlar.
Oysa Ramazan da oruç vasıtasıyla, helali bile bir müddet terk eden nefis, haramdan çekinmeğe kabiliyet kazanır. Bu da aile içine sadakat, emniyet ve kanaat olarak yansır.
Büyük bir kazanca dönüşür. Aldatmaların ve aldanmaların kökü kurumaya başlar..
Kendini hür ve serbest zanneden nefse oruçla bir Osmanlı tokadı vurulur. Aklı başına gelir. Emir dinlemeyi öğrenir. Aczini, fakrını anlar. Kusurunu görür.
Ve böylece aile içi ilişkilerde en gerekli doneyi elimize verir. Bunu meleke haline getiren eşlerin biraz daha işleri kolaylaşır.
"Ben canımın istediğini yaparım" ya da " Ben her zaman haklıyım" döngüsünden kurtulur. Hep karşısındakini suçlamalar azalır.
Yine gözümüze. dilimize, elimize ve bütün duygularımıza oruç tutturabilirsek, bunun aile saadetimize katkılarını varın siz düşünün...
Unutmadan, beşerin musibetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacının da oruç olduğunu hatırlayalım; oruç suyuyla söner sabırsızlık ateşi...
Tahammüle alışan insanın hayatı kolaylaşır. Zira sabır müşkülatın anahtarıdır. Bu anahtarı Ramazan ayında oruçla tutuşturur Rabbimiz elimize..
Bize düşen de o anahtarı kullanabilme becerisidir. Böylece aile içi yüksek volümlü sesler, güzel nağmelere döner.
Ve daha neler, neler.. Sizler de Ramazan heybesinden çok hediyeler çıkarabilirsiniz, hem kendiniz, hem aileniz için...
İşte Ramazan adeta bir eczane , bir laboratuvar gibidir. İçinde hem şahsi, hem ailevi hayatımıza merhem olabilecek çok iksirler mevcut.
İş ki bu tiryakları yaralarımıza sürebilecek irade ve iştiyakı gösterebilelim.
Gayret bizden, yardım Allah'tan...
Hafize Nur Konuklar
1 Yorum Yorum Yaz