Sabrın ve Şükrün Merkezine Yolculuk
- 30-04-2013
- KATEGORİ Mine İzgi
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Karanlığın ortasında ışık arayan insanlar kervanına katılmak, kendi öğretmenimiz olmak istiyorsak, yüreğimizin derinliklerinden gelerek, çağlayan misali dışa vuran duygu seline dâhil olmalıyız. Bu selde, yelken açmak için ihtiyacımız olan sabırlı olma, doğruyu görebilme ve sonuçtan ders alma özelliğinin olması gerektiğini de unutmamalıyız.
Anlatacaklarımı çok kolay kaleme aldığımı ve duygu seli karşısında çok rahat olduğumu sakın düşünmeyin... Bu anlattıklarımı yaşadım ve bunlar benim için en önemli hayat derslerinden oldu.
Sabır ve şükür birleşince insanın ne kadar yücelebileceğini, en dayanılmazlara dahi, gül bahçesindeymişçesine katlanabildiğini annemin hastalığı esnasında o kadar açık ve net olarak gördüm ki, bu dersi bana dünyaca ünlü üniversitelerin profesörleri birleşseydi anlatamazlardı. Zaten bu umre yolculuğum bugüne kadar onun için ertelendi, herkes şaşırsa da bu ilk gidişim ve onun için de çok heyecanlıyım. Ben annem için, onun “iyileşeyim beraber gideriz kızım, ne olur beni bırakıp da gitmeyin o mübarek yerlere demesi,” yüzünden, belki de Veysel Karanî misali annemin izni dahilinde gitmeyi arzuladığımdan çok önceleri yapılması gereken bu kutsal yolculuğu bugüne bıraktım. Belki böylesiydi hayırlı olan… Neyse… O şimdi aramızda değil ve hastalık süreci şuan gözlerimin önüne geldi. Ben annemin için umre yapacağım ve çok heyecanlıyım. O son saatler geçmek bilmiyor ve bu duygularımı da gitmeden önce sizlerle paylaşmak istedim. Belki geldiğimde oralarda teneffüs ettiğimiz havanın etkisiyle yazımı geciktirebilirim diye, belki de anlatımın en güzel yolu yazmak olduğu için bu son günü sizlerle hasbihal yaparak geçirmek istiyor, belki de heyecanımı biraz daha olsun azaltmak istiyorum… Ne bileyim işte… Annemin olmaması, 20 buçuk yaşındaki büyük oğlum ve 23 aylık küçük oğlumla arzın merkezine yolculuk… Tüm bu duygu yoğunluğu…
Anneme baktığım zaman, kendimizi ona ne kadar bağlı hissettiğimizi anladım o hastalık sürecinde... O bizim her şeyimizdi, belki de dünyadaki yaşam sebebimiz. Gönül ibrelerimizin ucu, onun hastalığına endeksliydi. İbrenin iniş ve çıkışları, hastalığın hızını belirlemenin yanında, gönül dünyamızın da nasıl hareketleneceğini belirlemiş oluyordu. Kâh sicim gibi yağan yağmurun altında yalın ayak dolaşan, gözündeki yaşların da aynı hızda aktığı mahsun bir çocuk, kâh pembe çiçeklerin açtığı bahçelerde bahar melteminin ılgıt ılgıt estiği, ümit güneşinin ılık sıcaklığında sırtını asırlık çınara dayayan ve serin ayranını yudumlayan bir insan oluveriyorduk. Kâh yazı, kâh kışı yaşayan gönül mevsimimizin ibresini, bu iniş-çıkışlar belirliyordu.
Her zorluğun kapısını açın sabır anahtarıdır ki, ona sımsıkı sarılmak gerekir. Sabır gösterildiğinde açılmayacak kapı yoktur. Bu gerçeği hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Karşılaştığımız olayların altında pozitif amaçlar yattığını düşünebilsek. Mesela sana birisi yumruk sıkarsa, senin bu kişiye yapacağın iki şey vardır. Ya sen de yumruğunu sıkarsın veya sıkılan o yumruğu açmaya çalışırsın. Ben bu kuralı öğrendiğim günden itibaren, hep sıkılan yumrukları açmaya çalıştım ve o günden beri yüzlerce yumruk açtım. Açılan her yumruk, karşıma, benimle işbirliği yapmak ve tokalaşmak isteyen bir el olarak çıktı.
Bazen hayatta, elimizde olmadan başımıza gelen ve insana büyük elem ve keder veren, bela ve musibetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için, sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır. Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, bütün faziletlerin başı, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı, bu güzel özellikte saklıdır. Yukarıda anlattığım yumruk örneği gibi. Zorlukla ve sabırla açılan yumruklar, sevgiyle uzatılan bir el olacaktır. Aynı şekilde, her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir desem de, abartmamış olurum. Çünkü sabır, her faziletin üstünde özel bir değer taşır.
“Büyük başarıların sahipleri,
Küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını
Gösteren kişilerdir.”
Schiller
Bu kadar önemli sabır hasletini yerine getirmek zor. Ama bize kazandıracaklarını bilsek, hiç zor gelmez. Bir kere, sabırlı olursak, aklımız güçlenir. İnce düşünebilmek ve incelikleri görmek artar. Daha rahat iyilik yapabiliriz. Adaletli davranırız. Güvenilir bir karaktere sahip oluruz. Sabır gösterme sonucu her şeyi kafaya takıp hayatı kendimize ve çevremize zehir etmez, daha mutlu ve huzurlu bir kişilik sergileriz. Ve en önemlisi, Sonsuzluk Sahibi’nin mükâfatına mazhar oluruz. Tüm bunlara sahip olmak için sadece sabretmemiz yeterli… İnşallah, sabrın ve şükrün olmazsa olmaz olduğu arzın merkezine yolculuğum için yanıma almam gereken en önemli azıklarım, sabır ve şükür…
Önümüze çıkacak engellere, kurulan tuzaklara karşı, yılmadan, yorulmadan ve en önemlisi vazgeçmeden sabretmek... Çünkü sabır kılıcıyla, o olumsuzlukların hepsini yok eder ve hiçbiri bu kılıcı kuşanana zarar veremez. İşte tüm güzelliklere sahip olmak için, sabrı kuşanmalı ve sabırla hayatı kucaklamalıyız. Bu duygularla arzın merkezine ilk yolculuğum için geri sayım başladı ve sizlere dua edeceğim, sizlerden de sabır ve şükür makamına layık hareket edebilmem için dua istiyorum. Rabbim sabrımızı ve şükrümüzü arttırsın. Selam ve dua ile…
3 Yorum Yorum Yaz