Kadınların İktidar Kazançları
- 14-06-2016
- KATEGORİ Saliha Kadın
- YAZAR Sema Maraşlı
“Cinsiyetler arasındaki savaşın kazananı olamaz. Herkes düşmanla fazla haşır neşir.” (Henry Kissinger)
KADINLARIN İKTİDAR KAZANÇLARI ("Huzur Bulalım Diye" kitabından)
Kadınların iktidar kazançları: Bolca fıtık, kalp rahatsızlığı, baş ağrısı, kas ve sinir hastalığı...
İktidar, kadın fıtratına asla uygun olmayan, kadının nazik omuzlarına ağır bir yüktür. Fakat kadınlar erkeğin karşısında mücadele etmeyi, kaliteli bir hareket zannedip; itaat etmeyi eziklik olarak algıladıkları için iktidara talip oluyorlar.
Erkek ile mücadele etmeyi, hakkını aramak olarak görüp, güç savaşına bile isteye atlıyor kadınların çoğu. Zira kadınlar erkeğin onun hakkını yiyeceği ön yargısı ile yaşıyorlar. Sonuçta huzursuz, yorgun, gergin, kavgacı bir kadın ortaya çıkıyor. Oysa kocalarına yumuşaklıkla davransalar kocaları onların hakkını daha iyi korur.
İktidar ile kadın çok şey kaybeder:
Kadın, kadınlığını kaybeder: Otorite kadınlığın latif yönlerini yok eder; kadın, kötü bir erkek taklitçisi olur. "İyi bir erkek gibi" bile olamaz.
Anneliğin şefkatli yönlerini kaybeder: Çocuklarına hem annelik hem babalık yapmaya uğraşırken çocuklarına yeterince sevgi ve şefkat veremez. Anne otoritesinde büyüyen çocuklar, anneden yeterince sevgi almadıklarını söylüyorlar.
Kocasını kaybeder: Boşanma ile kaybetmemişse evin içinde her yönü ile kocasını kaybeder.
Koca sorumsuz bir adam olur: Erkekler kendilerine ihtiyaç duyulduğu kadar harekete geçerler. Muktedir bir kadın erkekte "sana ihtiyacım var" hissi uyandırmaz. O zaman erkek, kadının; sevilme, ilgi görme, korunup kollanma gibi ihtiyaçlarını da görmezden gelir. Erkek muktedir olan kadının bunlara gerçekten ihtiyacı olduğuna da inanmaz.
Evinde reis olmayan erkek, suçluluk psikolojisine girer ve karakter yapısına göre ya içine kapanır, karısı ile arasına görünmez bir duvar örer ve onu sevgiden mahrum eder ya da ince ince kadını sinir eder, böylece öç alır. Bazıları da evde misafir sanatçı gibi yaşar. Karısı istediğinde üzerine düşen bir görev olursa yapar, yoksa hiçbir şeye karışmaz, bir köşede yer, içer, yatar. Bu erkeklerin sonları genellikle depresyondur.
Kocası ile muhabbeti kaybeder: Erkekler kırgınlık duyduklarında hiçbir şey yokmuş gibi davranabilirler. “Tatsızlık olup konu uzamasın” diye fakat karısıyla bir muhabbete girmek de istemezler. Zaten duygusal anlamda baskı altında olduklarında suskunlaşırlar.
Erkekler pek göstermezler fakat aslında çabuk incinen cinsiyet onlardır. “Erkek acı çeker fakat kadının ruhu duymaz.” atasözünde ifade edildiği gibi. Erkekler kadınlar gibi duygularını, incinmişliklerini pek dile getirmezler. Kadınlar rahat rahat ağlayıp sızlarlar, birbirlerini teselli ederler. Oysa erkekler zayıf görünmemek için incinmişliklerini kendi içlerinde yaşar, söylemezler.
Cinsî hayatları biter: Kadın-erkek arasındaki cazibeyi sağlayan şey iki cinsin kendine has meziyetleridir. Kadın kadınlık vasıflarını kaybettiğinde -çok güzel bir kadın dahi olsa- kocası onu erkek gibi algılamaya başlar. Karısı cinsî olarak ona çekici gelmez olur.
Kadın, iktidarı eline alarak, kocası ile yaşayacağı cinsî hayatın da sonunu getirir. Erkekler baskı altında kaldıklarında dokunmaktan kaçınırlar. Zira cinsellik erkek için sevgisini göstermenin bir yoludur. Karısına kırgınlık ve kızgınlık duyan erkek dokunarak onu sevmiş olmak istemez. Cinsî beraberlik yaşadıkları az zamanlarda da erkek karısına kırgınlıkla dokunduğu için kadın bu dokunuşlardan zevk alamaz. Karı-kocayı rahatlatması, kaynaştırması sükûna erdirmesi gereken cinsî beraberlik, iki taraf için de kırgınlıkların artmasına, aralarının daha da soğumasına sebep olur.
İşin içinde bir de isteksizliğe sebep olan erkeğin “iktidar hormonu testosteron”un etkisi de var. Erkek oturma odasında iktidar sahibi değilse yatakta da iktidarını kaybediyor. Bu konu ile ilgili daha geniş bilgi “Cinsi İktidarsızlık” bölümünde.
Koca mutsuz bir adam olur: Erkeklerin cinsiyet hormonu olan bilinen testosteronun az bilinen bir yönü de erkeğe neşe ve keyif vermesidir. Kadın erkeği baskı altında tuttuğunda erkeğin testosteronu düşer; keyifsiz ve neşesiz bir adam olur. Adamın evde bir tek varlığı kalır. O da çoğunlukla kadına sıkıntı verir.
KADINLARIN İKTİDAR KAZANÇLARI ("Huzur Bulalım Diye" kitabından)
Kadınların iktidar kazançları: Bolca fıtık, kalp rahatsızlığı, baş ağrısı, kas ve sinir hastalığı...
İktidar, kadın fıtratına asla uygun olmayan, kadının nazik omuzlarına ağır bir yüktür. Fakat kadınlar erkeğin karşısında mücadele etmeyi, kaliteli bir hareket zannedip; itaat etmeyi eziklik olarak algıladıkları için iktidara talip oluyorlar.
Erkek ile mücadele etmeyi, hakkını aramak olarak görüp, güç savaşına bile isteye atlıyor kadınların çoğu. Zira kadınlar erkeğin onun hakkını yiyeceği ön yargısı ile yaşıyorlar. Sonuçta huzursuz, yorgun, gergin, kavgacı bir kadın ortaya çıkıyor. Oysa kocalarına yumuşaklıkla davransalar kocaları onların hakkını daha iyi korur.
İktidar ile kadın çok şey kaybeder:
Kadın, kadınlığını kaybeder: Otorite kadınlığın latif yönlerini yok eder; kadın, kötü bir erkek taklitçisi olur. "İyi bir erkek gibi" bile olamaz.
Anneliğin şefkatli yönlerini kaybeder: Çocuklarına hem annelik hem babalık yapmaya uğraşırken çocuklarına yeterince sevgi ve şefkat veremez. Anne otoritesinde büyüyen çocuklar, anneden yeterince sevgi almadıklarını söylüyorlar.
Kocasını kaybeder: Boşanma ile kaybetmemişse evin içinde her yönü ile kocasını kaybeder.
Koca sorumsuz bir adam olur: Erkekler kendilerine ihtiyaç duyulduğu kadar harekete geçerler. Muktedir bir kadın erkekte "sana ihtiyacım var" hissi uyandırmaz. O zaman erkek, kadının; sevilme, ilgi görme, korunup kollanma gibi ihtiyaçlarını da görmezden gelir. Erkek muktedir olan kadının bunlara gerçekten ihtiyacı olduğuna da inanmaz.
Evinde reis olmayan erkek, suçluluk psikolojisine girer ve karakter yapısına göre ya içine kapanır, karısı ile arasına görünmez bir duvar örer ve onu sevgiden mahrum eder ya da ince ince kadını sinir eder, böylece öç alır. Bazıları da evde misafir sanatçı gibi yaşar. Karısı istediğinde üzerine düşen bir görev olursa yapar, yoksa hiçbir şeye karışmaz, bir köşede yer, içer, yatar. Bu erkeklerin sonları genellikle depresyondur.
Kocası ile muhabbeti kaybeder: Erkekler kırgınlık duyduklarında hiçbir şey yokmuş gibi davranabilirler. “Tatsızlık olup konu uzamasın” diye fakat karısıyla bir muhabbete girmek de istemezler. Zaten duygusal anlamda baskı altında olduklarında suskunlaşırlar.
Erkekler pek göstermezler fakat aslında çabuk incinen cinsiyet onlardır. “Erkek acı çeker fakat kadının ruhu duymaz.” atasözünde ifade edildiği gibi. Erkekler kadınlar gibi duygularını, incinmişliklerini pek dile getirmezler. Kadınlar rahat rahat ağlayıp sızlarlar, birbirlerini teselli ederler. Oysa erkekler zayıf görünmemek için incinmişliklerini kendi içlerinde yaşar, söylemezler.
Cinsî hayatları biter: Kadın-erkek arasındaki cazibeyi sağlayan şey iki cinsin kendine has meziyetleridir. Kadın kadınlık vasıflarını kaybettiğinde -çok güzel bir kadın dahi olsa- kocası onu erkek gibi algılamaya başlar. Karısı cinsî olarak ona çekici gelmez olur.
Kadın, iktidarı eline alarak, kocası ile yaşayacağı cinsî hayatın da sonunu getirir. Erkekler baskı altında kaldıklarında dokunmaktan kaçınırlar. Zira cinsellik erkek için sevgisini göstermenin bir yoludur. Karısına kırgınlık ve kızgınlık duyan erkek dokunarak onu sevmiş olmak istemez. Cinsî beraberlik yaşadıkları az zamanlarda da erkek karısına kırgınlıkla dokunduğu için kadın bu dokunuşlardan zevk alamaz. Karı-kocayı rahatlatması, kaynaştırması sükûna erdirmesi gereken cinsî beraberlik, iki taraf için de kırgınlıkların artmasına, aralarının daha da soğumasına sebep olur.
İşin içinde bir de isteksizliğe sebep olan erkeğin “iktidar hormonu testosteron”un etkisi de var. Erkek oturma odasında iktidar sahibi değilse yatakta da iktidarını kaybediyor. Bu konu ile ilgili daha geniş bilgi “Cinsi İktidarsızlık” bölümünde.
Koca mutsuz bir adam olur: Erkeklerin cinsiyet hormonu olan bilinen testosteronun az bilinen bir yönü de erkeğe neşe ve keyif vermesidir. Kadın erkeği baskı altında tuttuğunda erkeğin testosteronu düşer; keyifsiz ve neşesiz bir adam olur. Adamın evde bir tek varlığı kalır. O da çoğunlukla kadına sıkıntı verir.
8 Yorum Yorum Yaz