Çocuk Cinayetleri Kimin İşine Yarıyor?
- 09-07-2018
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
İlköğretimde bir çocuğun ailesini okula çağırıyorlar ve “Çocuğunuza şiddet uyguluyormuşsunuz” diye hesap soruyorlar. Aile çok şaşırıyor zira o güne kadar çocuğa fiske vurulmamış. Eve gelince çocuğa okulda neden öyle söylediğini soruyorlar. Çocuk “Çocuk hakları çocuk hakları diye anlatıp durdular benim de öyle söyleyesim geldi” demiş.
Geçmiş yıllarda benim çocuklarımdan biri de “Dünya Çocuk Hakları Günü” okuldan eve geldiğinde “Anne benim çok hakkım varmış, bana ona göre davranın” demişti.
Hakların çok konuşulmasının kışkırtıcı bir etkisi vardır. Haklar çok dile geldiğinde insanda haksızlığa uğramış hissi oluşur. Mevcut haklardan yeterince alamadığını düşünen insanda kızgınlık duymaya başlar. Hele bu çocuksa durum daha da tehlikelidir. Çocuklarda muhakeme yeteneği tam gelişmediği için hakların konuşulması daha da kışkırtıcı olur.
Günümüz çocukları ve gençlerinin (ben nesli) çoğunluğu her şeyden önce kendilerini düşündükleri için ve ailelerini onların keyfi her isteğini karşılamak zorunda gördükleri için durum daha da vahim sonuçlar doğurabilir.
Son günlerde kaçırılan ve ölü bulunan çocuk cinayetlerinde bir tezgah var gibi duruyor. Çocukların cesedinin uzun süre bulunamaması ve bu süreçte sosyal ağlarda “devlet çocukları koruyamıyor” diye sürekli devlet aleyhine, din aleyhine ve erkekler aleyhine slogan atılması ve çocuklar henüz bulunmamışken cinsel istismar iddialarının olması ve ardından yurdun farklı yerlerinden kaçırılan çocuk haberlerinin gelmesi bir provakasyon ihtimalini düşündürüyor.
Çocuklara yönelik istismar haberleri ile başlayan ve kaçırılan çocuk haberleri çıktığından beri feministler artan bir baskı ile "çocuk hakları"nı gündeme getiriyorlar. En son iki küçük çocuğun öldürülmesi ile sosyal ağlarda çocuk haklarının kabul edilmesi gerekliliği ile ilgili yüzlerce twit attılar.
Geçmişte Avrupa ülkelerine göre neredeyse yok denecek sayıda olan kadın cinayetleri ülkemizde feministlerin gayretleri ile arttı. Feministler cinayetleri bahane ederek "bir cinayeti bin cinayet" gibi gösterip medya desteği ile “Kadın hakları” diye diye İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasını ve 6284 ün çıkarılmasını sağladılar. Sonuç:Kadına şiddet hiç olmadığı kadar arttı, boşanmalar hiç olmadığı kadar arttı…
Eylül ve Leyla’ nın kaçırılması ve günlerce bulunamaması ve bu süreçte feministlerin çocuk hakları ile ilgili hükümet üzerinde baskı kurmaya çalışmaları, işin içinde bir provakasyon ihtimalini artırıyor. Son günlerdeki çocuk cinayetlerinde kadın derneklerinin ne kadar parmağı var çok iyi araştırılmalı. Zira çocuk cinayetleri çoğunluğu devlet düşmanı olan feministlerin işine yarıyor.
Türkiye böyle senaryoların farklı versiyonlarını defalarca yaşadı, artık oyuna gelinmesin ve ders alınsın. Siyasilerimiz algı yönetimi ve manipülasyon üzerine eğitimler alsınlar.
Feministler, cinsel istismara ya da çocuk katillerine idam ya da ömür boyu müebbet gibi ağır cezalar verilmesine karşılar. Zira Avrupa ülkelerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre cinsel istismarın her çeşidi ve özellikle pedofili en çok LBGT lerde var. Yani işin ucu kendilerine dokunur diye (bakınız feminist ve LBGT kardeşliği) korkularından feministler cinsel istismara, çocuk katillerine ağır cezalara karşılar.
Gerçi şu anda sadece kadın beyanı ile delilsiz, belgesiz erkekler mahkum edildiği için adalet mekanizması sağlam değil. Bu yüzden masum insanlara iftira ile ağır cezalar verilme ihtimali olduğu için idam, hadım ya da müebbet gibi ağır cezalar verilmeden önce kanunlar yeniden düzenlenmeli ve cinsiyet ayrımcılığının olmadığı adil yasalar getirilmeli sonra ağır cezalar verilmeli.
Yani farklı sebeplerle cezalar konusunda feministlerle aynı düşünüyorum. Çözüm noktasında ayrılıyoruz. Bana göre çözüm insan haklarına uygun, delil, belge, şahit ve uzmanların yapacağı iyi bir sorgulama ile şüpheye yer olmayacak şekilde suçu sabit olanlara idam da dahil en ağır cezalar verilmesi.
Feministlere göre ise çocukları her türlü kötülükten korumanın yolu cezaların artırılması değil "çocuk hakları"nı kabul etmek.
Sapıklar, katiller de “aman çocuk hakları var onlara dokunmayalım” deyip çocuklardan uzak duracak sanki. 6284 ü çıktı sonucu gördük, şimdi dertleri çocuk hakları kanunu çıkarttırmakta. Feministlerin niyetleri belli de hükümet nasıl oluyor da bu tuzaklara düşüyor?
Ülkenin mevcut kanunlarının tüm halkı koruması gerekiyor. Kanunlar üzerinden ayrımcılık da nedir?
Kadınları ayıralım daha iyi koruyalım, çocukları ayıralım daha iyi koruyalım, hayvanları ayıralım daha iyi koruyalım. Geriye kim kalıyor: Erkekler.
Erkekler de insandan sayılmadığı için bu yetersiz kötü kanunlarla idare etsinler, deniyor anladığım kadarıyla.
Eğer kanunlar yetersizse kanunları yenilesinler. Devlet eliyle cinsiyet ayrımcılığı yapılmasın.
Feministlerin derdi çocukların korunması falan değil, çocuklar üzerinden ülkede kargaşa çıkarmak. Aktif çalışan feminist derneklerinin büyük çoğunluğu PKK destekçisi, devlet düşmanı. Bu feminist derneklerine Avrupa fonlarından büyük paralar geliyor, ülkeye bu kazıkları atsınlar diye.
Onlar işlerini yapıyorlar da siyasetçilerimiz neden bu tuzaklara düşüyorlar? Organize edilmiş, toplumu galeyana getirmeye yönelik olduğu belli haberlere bakıp, ülkeye zarar verecek kanun çıkarmaya çalışıyorlar.
Çocuk haklar kanunu çıkarsa, bu kadın haklarında olduğu gibi sürekli dillendirilecek, okullarda anlatılacak. Anaokulundaki çocuk bile "hak hak" diye öğretmeninin, anne-babasının karşısına dikilecek. Bir yetişkin, çocuğa sesini yükselttiğinde çocuk ezildiğini düşünüp telefon edip en yakınlarını şikayet edecek. Zamane çocuklarının pabuç gibi olan dilleri çift şeritli otoban gibi olacak o zaman. "Çocuk hakları kanunu" demek "çocuk ve anne-bab arasına fitne atma kanunu" demektir.
Şu anda mevcut kanunlarda kızlar 6284 ten faydalanarak ailelerini şikayet etmeye başladılar. Geçen haftalarda çıkan haberlerden birkaç misal:
"Evde 19 yaşındaki kızını erkek arkadaşı ile yakalayan baba kızına bir tokat atıyor. Kız babayı şikayet ediyor ve babaya 740 lira para cezası veriliyor."
"Tarlada çalışmak istemeyen kız, babasına cinsel istismar iftirası atıyor ve babasına 23 yıl verilince iftira olduğunu itiraf ediyor."
"Kredi kartını vermeyen hasta babasına cinsel saldırı iftirası atan kız, babasına öfkelendiği için bu yola başvurduğunu ve pişman olduğunu itiraf ediyor mahkemede."
Bunlar pişman olup itiraf edenler. Bir de itiraf etmeyen, boşanma sırasında anne ısrarı ile babaya iftira atan yüzlerce örnek var. Kızlarının iftirası ile hapiste çürüyen babalar var.
Babalarına iftira atan kızlar kanunlarımızın ve feministlerin eseri.
Feministler kendi ifadeleri ile dağ taş dolaşıp 6284 ü kadınlara anlatmışlar ve Avrupa fonundan hayalini bile kuramadıkları paralar almışlar. (Gazete haberi)
Yaşananların çoğu da medyaya yansımıyor. Okuyuculardan bana çok mesaj geliyor. Bu konularla ilgili katıldığım çalıştaylarda neler duydum neler...
"Eve sarhoş gelen ve salonda gürültü eden kızına “odana git” diye kızıp söylenen babayı kızı şikayet ediyor ve 6284 dayandırılarak babaya uzaklaştırma cezası veriliyor, baba evden atılıyor." (Bir psikiyatr anlatmıştı)
Bunlar 6284 ten faydalanan ve 18 yaş üstü evlatlar. Feministlerin derdi 18 yaş altı için de 6284 ün benzeri, çocuk hakları gibi masum bir başlıkta bir kanun çıkarılması ve başta ailelerde olmak üzere ülkede huzur kalmaması.
Şimdilik daha çok baba, ağabey, koca şikayet edilirken bu kanun çıkarsa sıra annelere gelecek. Hatta başladı bile. Geçen haftalarda bir gazete haberi şöyleydi: 18 yaşında bir genç kız iki yıldan beri dini nikahla evlendiği kocası ile resmi nikah yapmak istiyor fakat annesi damattan başlık parası isteyor. Kızı annesini şikayet ediyor ve mahkemeden tedbir kararı istiyor. Bu isteği mahkeme kabul etmemiş, başlık parası isteyen anneye ceza vermemiş. O parayı baba isteseydi en ağır cezayı almıştı çoktan. Ah adalet adın kaldı dillerde!
Şimdilik 6284 ile erkekler cezalandırılıyor. Fakat "çocuk hakları" kanunu çıkarsa sıra annelere gelecek. Çocukların şikayeti ile anneler para cezası ya da hapis cezası alacaklar. Annelerin öfke ile çocuklarına fırlattığı terlikler, suç aleti olup ceza almalarına sebep olacak.
İnsan inanmıyor “yok canım öyle şey mi olur diyor” ama oluyor. 6284 ile fiziksel şiddet uygulamadığı halde yüzbinlerce erkek psikolojik şiddet bahanesi ile evden atıldı. Kadın putuna secde etmedikleri için.
Sıra şimdi 6284 ün haksızlığını görmezden gelen “erkeklerde bunları hak ediyor” diyen kadınlara gelecek. Annelik üzerinden cezalandırılacaklar. Çocuk putuna yeterince tapmadıkları için.Zira zulmün ateşi, gün gelir sessiz kalanı da yakar.
Bunların üzerine bir de hayvan hakları kanunu" çıktı mı daha dışarıdan başka düşmana ihtiyacımız kalmaz. Ki yetkililerimiz bu kanunların çıkacağının sinyallerini verdiler, açıklamalar yaptılar.
Bizler suskun kalmaya devam edelim! Vekillerimizi, idarecilerimizi uyarmayalım. Feministler yakında birkaç çocuk istismarı ve cinayeti üzerinden çocuk hakları kanununu da çıkartmayı başarırlar. Sonra da idarecilerimiz "olaylar sonrası büyük tepki oluştu, halk istedi, biz de kanun çıkardık" deyip işin içinden çıkarlar.
İşin kötüsü idarecilerimizin "halk" deyip sözlerini ciddiye alıp kanun çıkardığı kişiler; feministler, din ve devlet düşmanları.
Gerçek halkın çok az bir kısmı hataları görüp idarecileri uyarıyor fakat ses az çıktığı için duymazdan geliniyor.
Halkın çoğunluğu konulardan habersiz uyuyor, bir kısmı gördüğü halde susuyor, bir kısmı da idarecilerin her yaptığı hatada bir hikmet arıyor. Allah sonumuzu hayr etsin.
Yazıda geçen haberlerin linkleri:
http://www.gazetevatan.com/kredi-kartini-vermeyen-babasina-iftira-atti--1180059-yasam/
http://www.milliyet.com.tr/tarlada-calismak-istemeyince-gundem-2389501/
http://www.haberturk.com/tv/gundem/video/eve-erkek-alan-kizina-tokat-atan-babaya-para-cezasi/120860
https://www.haberler.com/ozel-evlenmesine-razi-olmayan-annesinden-sikayetci-10936216-haberi/
Geçmiş yıllarda benim çocuklarımdan biri de “Dünya Çocuk Hakları Günü” okuldan eve geldiğinde “Anne benim çok hakkım varmış, bana ona göre davranın” demişti.
Hakların çok konuşulmasının kışkırtıcı bir etkisi vardır. Haklar çok dile geldiğinde insanda haksızlığa uğramış hissi oluşur. Mevcut haklardan yeterince alamadığını düşünen insanda kızgınlık duymaya başlar. Hele bu çocuksa durum daha da tehlikelidir. Çocuklarda muhakeme yeteneği tam gelişmediği için hakların konuşulması daha da kışkırtıcı olur.
Günümüz çocukları ve gençlerinin (ben nesli) çoğunluğu her şeyden önce kendilerini düşündükleri için ve ailelerini onların keyfi her isteğini karşılamak zorunda gördükleri için durum daha da vahim sonuçlar doğurabilir.
Son günlerde kaçırılan ve ölü bulunan çocuk cinayetlerinde bir tezgah var gibi duruyor. Çocukların cesedinin uzun süre bulunamaması ve bu süreçte sosyal ağlarda “devlet çocukları koruyamıyor” diye sürekli devlet aleyhine, din aleyhine ve erkekler aleyhine slogan atılması ve çocuklar henüz bulunmamışken cinsel istismar iddialarının olması ve ardından yurdun farklı yerlerinden kaçırılan çocuk haberlerinin gelmesi bir provakasyon ihtimalini düşündürüyor.
Çocuklara yönelik istismar haberleri ile başlayan ve kaçırılan çocuk haberleri çıktığından beri feministler artan bir baskı ile "çocuk hakları"nı gündeme getiriyorlar. En son iki küçük çocuğun öldürülmesi ile sosyal ağlarda çocuk haklarının kabul edilmesi gerekliliği ile ilgili yüzlerce twit attılar.
Geçmişte Avrupa ülkelerine göre neredeyse yok denecek sayıda olan kadın cinayetleri ülkemizde feministlerin gayretleri ile arttı. Feministler cinayetleri bahane ederek "bir cinayeti bin cinayet" gibi gösterip medya desteği ile “Kadın hakları” diye diye İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasını ve 6284 ün çıkarılmasını sağladılar. Sonuç:Kadına şiddet hiç olmadığı kadar arttı, boşanmalar hiç olmadığı kadar arttı…
Eylül ve Leyla’ nın kaçırılması ve günlerce bulunamaması ve bu süreçte feministlerin çocuk hakları ile ilgili hükümet üzerinde baskı kurmaya çalışmaları, işin içinde bir provakasyon ihtimalini artırıyor. Son günlerdeki çocuk cinayetlerinde kadın derneklerinin ne kadar parmağı var çok iyi araştırılmalı. Zira çocuk cinayetleri çoğunluğu devlet düşmanı olan feministlerin işine yarıyor.
Türkiye böyle senaryoların farklı versiyonlarını defalarca yaşadı, artık oyuna gelinmesin ve ders alınsın. Siyasilerimiz algı yönetimi ve manipülasyon üzerine eğitimler alsınlar.
Feministler, cinsel istismara ya da çocuk katillerine idam ya da ömür boyu müebbet gibi ağır cezalar verilmesine karşılar. Zira Avrupa ülkelerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre cinsel istismarın her çeşidi ve özellikle pedofili en çok LBGT lerde var. Yani işin ucu kendilerine dokunur diye (bakınız feminist ve LBGT kardeşliği) korkularından feministler cinsel istismara, çocuk katillerine ağır cezalara karşılar.
Gerçi şu anda sadece kadın beyanı ile delilsiz, belgesiz erkekler mahkum edildiği için adalet mekanizması sağlam değil. Bu yüzden masum insanlara iftira ile ağır cezalar verilme ihtimali olduğu için idam, hadım ya da müebbet gibi ağır cezalar verilmeden önce kanunlar yeniden düzenlenmeli ve cinsiyet ayrımcılığının olmadığı adil yasalar getirilmeli sonra ağır cezalar verilmeli.
Yani farklı sebeplerle cezalar konusunda feministlerle aynı düşünüyorum. Çözüm noktasında ayrılıyoruz. Bana göre çözüm insan haklarına uygun, delil, belge, şahit ve uzmanların yapacağı iyi bir sorgulama ile şüpheye yer olmayacak şekilde suçu sabit olanlara idam da dahil en ağır cezalar verilmesi.
Feministlere göre ise çocukları her türlü kötülükten korumanın yolu cezaların artırılması değil "çocuk hakları"nı kabul etmek.
Sapıklar, katiller de “aman çocuk hakları var onlara dokunmayalım” deyip çocuklardan uzak duracak sanki. 6284 ü çıktı sonucu gördük, şimdi dertleri çocuk hakları kanunu çıkarttırmakta. Feministlerin niyetleri belli de hükümet nasıl oluyor da bu tuzaklara düşüyor?
Ülkenin mevcut kanunlarının tüm halkı koruması gerekiyor. Kanunlar üzerinden ayrımcılık da nedir?
Kadınları ayıralım daha iyi koruyalım, çocukları ayıralım daha iyi koruyalım, hayvanları ayıralım daha iyi koruyalım. Geriye kim kalıyor: Erkekler.
Erkekler de insandan sayılmadığı için bu yetersiz kötü kanunlarla idare etsinler, deniyor anladığım kadarıyla.
Eğer kanunlar yetersizse kanunları yenilesinler. Devlet eliyle cinsiyet ayrımcılığı yapılmasın.
Feministlerin derdi çocukların korunması falan değil, çocuklar üzerinden ülkede kargaşa çıkarmak. Aktif çalışan feminist derneklerinin büyük çoğunluğu PKK destekçisi, devlet düşmanı. Bu feminist derneklerine Avrupa fonlarından büyük paralar geliyor, ülkeye bu kazıkları atsınlar diye.
Onlar işlerini yapıyorlar da siyasetçilerimiz neden bu tuzaklara düşüyorlar? Organize edilmiş, toplumu galeyana getirmeye yönelik olduğu belli haberlere bakıp, ülkeye zarar verecek kanun çıkarmaya çalışıyorlar.
Çocuk haklar kanunu çıkarsa, bu kadın haklarında olduğu gibi sürekli dillendirilecek, okullarda anlatılacak. Anaokulundaki çocuk bile "hak hak" diye öğretmeninin, anne-babasının karşısına dikilecek. Bir yetişkin, çocuğa sesini yükselttiğinde çocuk ezildiğini düşünüp telefon edip en yakınlarını şikayet edecek. Zamane çocuklarının pabuç gibi olan dilleri çift şeritli otoban gibi olacak o zaman. "Çocuk hakları kanunu" demek "çocuk ve anne-bab arasına fitne atma kanunu" demektir.
Şu anda mevcut kanunlarda kızlar 6284 ten faydalanarak ailelerini şikayet etmeye başladılar. Geçen haftalarda çıkan haberlerden birkaç misal:
"Evde 19 yaşındaki kızını erkek arkadaşı ile yakalayan baba kızına bir tokat atıyor. Kız babayı şikayet ediyor ve babaya 740 lira para cezası veriliyor."
"Tarlada çalışmak istemeyen kız, babasına cinsel istismar iftirası atıyor ve babasına 23 yıl verilince iftira olduğunu itiraf ediyor."
"Kredi kartını vermeyen hasta babasına cinsel saldırı iftirası atan kız, babasına öfkelendiği için bu yola başvurduğunu ve pişman olduğunu itiraf ediyor mahkemede."
Bunlar pişman olup itiraf edenler. Bir de itiraf etmeyen, boşanma sırasında anne ısrarı ile babaya iftira atan yüzlerce örnek var. Kızlarının iftirası ile hapiste çürüyen babalar var.
Babalarına iftira atan kızlar kanunlarımızın ve feministlerin eseri.
Feministler kendi ifadeleri ile dağ taş dolaşıp 6284 ü kadınlara anlatmışlar ve Avrupa fonundan hayalini bile kuramadıkları paralar almışlar. (Gazete haberi)
Yaşananların çoğu da medyaya yansımıyor. Okuyuculardan bana çok mesaj geliyor. Bu konularla ilgili katıldığım çalıştaylarda neler duydum neler...
"Eve sarhoş gelen ve salonda gürültü eden kızına “odana git” diye kızıp söylenen babayı kızı şikayet ediyor ve 6284 dayandırılarak babaya uzaklaştırma cezası veriliyor, baba evden atılıyor." (Bir psikiyatr anlatmıştı)
Bunlar 6284 ten faydalanan ve 18 yaş üstü evlatlar. Feministlerin derdi 18 yaş altı için de 6284 ün benzeri, çocuk hakları gibi masum bir başlıkta bir kanun çıkarılması ve başta ailelerde olmak üzere ülkede huzur kalmaması.
Şimdilik daha çok baba, ağabey, koca şikayet edilirken bu kanun çıkarsa sıra annelere gelecek. Hatta başladı bile. Geçen haftalarda bir gazete haberi şöyleydi: 18 yaşında bir genç kız iki yıldan beri dini nikahla evlendiği kocası ile resmi nikah yapmak istiyor fakat annesi damattan başlık parası isteyor. Kızı annesini şikayet ediyor ve mahkemeden tedbir kararı istiyor. Bu isteği mahkeme kabul etmemiş, başlık parası isteyen anneye ceza vermemiş. O parayı baba isteseydi en ağır cezayı almıştı çoktan. Ah adalet adın kaldı dillerde!
Şimdilik 6284 ile erkekler cezalandırılıyor. Fakat "çocuk hakları" kanunu çıkarsa sıra annelere gelecek. Çocukların şikayeti ile anneler para cezası ya da hapis cezası alacaklar. Annelerin öfke ile çocuklarına fırlattığı terlikler, suç aleti olup ceza almalarına sebep olacak.
İnsan inanmıyor “yok canım öyle şey mi olur diyor” ama oluyor. 6284 ile fiziksel şiddet uygulamadığı halde yüzbinlerce erkek psikolojik şiddet bahanesi ile evden atıldı. Kadın putuna secde etmedikleri için.
Sıra şimdi 6284 ün haksızlığını görmezden gelen “erkeklerde bunları hak ediyor” diyen kadınlara gelecek. Annelik üzerinden cezalandırılacaklar. Çocuk putuna yeterince tapmadıkları için.Zira zulmün ateşi, gün gelir sessiz kalanı da yakar.
Bunların üzerine bir de hayvan hakları kanunu" çıktı mı daha dışarıdan başka düşmana ihtiyacımız kalmaz. Ki yetkililerimiz bu kanunların çıkacağının sinyallerini verdiler, açıklamalar yaptılar.
Bizler suskun kalmaya devam edelim! Vekillerimizi, idarecilerimizi uyarmayalım. Feministler yakında birkaç çocuk istismarı ve cinayeti üzerinden çocuk hakları kanununu da çıkartmayı başarırlar. Sonra da idarecilerimiz "olaylar sonrası büyük tepki oluştu, halk istedi, biz de kanun çıkardık" deyip işin içinden çıkarlar.
İşin kötüsü idarecilerimizin "halk" deyip sözlerini ciddiye alıp kanun çıkardığı kişiler; feministler, din ve devlet düşmanları.
Gerçek halkın çok az bir kısmı hataları görüp idarecileri uyarıyor fakat ses az çıktığı için duymazdan geliniyor.
Halkın çoğunluğu konulardan habersiz uyuyor, bir kısmı gördüğü halde susuyor, bir kısmı da idarecilerin her yaptığı hatada bir hikmet arıyor. Allah sonumuzu hayr etsin.
Yazıda geçen haberlerin linkleri:
http://www.gazetevatan.com/kredi-kartini-vermeyen-babasina-iftira-atti--1180059-yasam/
http://www.milliyet.com.tr/tarlada-calismak-istemeyince-gundem-2389501/
http://www.haberturk.com/tv/gundem/video/eve-erkek-alan-kizina-tokat-atan-babaya-para-cezasi/120860
https://www.haberler.com/ozel-evlenmesine-razi-olmayan-annesinden-sikayetci-10936216-haberi/
33 Yorum Yorum Yaz