Derdi Nimete Çevirmek
- 09-05-2012
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Gelin-Kayınvalide ve eş akrabaları konularında bir kitap yazıyorum ve kısmet olursa bir an önce bitirmek için uğraşıyorum. Daha önce bu konularda bir kaç yazı yazmıştım. Gelinlerden, damatlardan pek çok e-posta gelmişti. Onları ayrı bir başlıkta dosyalamıştım. Şimdi o konular üzerine hikayeler yazıyorum. Gelin-kayınvalide sorunları evlilikleri zannedildiğinden çok daha fazla etkiliyor. Bu sebepten çok yuvası yıkılan ya da psikolojik sorunlar yaşayanlar var.
Gelin mi kayınvalideyi idare etmeli, kayınvalide mi gelini? En ideal olan kayınvalidenin olgun davranıp gelininin hatalarını görmezden gelmesi ve idare etmesi; gelinin de onlara saygılı davranmasıdır. Mümine yakışan budur . Allah rızası için hatalara takılmamak, affedici olmaktır. Fakat her zaman bu yapılamıyor.
Geçenlerde bir yerde okudum. "Gelini yüzünden boşanan kayınvalide yoktur da kayınvalidesi yüzünden boşanan gelin çoktur." diye. O zaman kar-zarar ilişkisi dengesinde kayınvalide sorunlarında en büyük zararı "gelin ve kocası" çekiyor. Evlilikleri berbat oluyor. O zaman zararı daha çok görecek olanların daha çok gayret sarf etmeleri gerekiyor.
Tabi bu arada çocukları da unutmayalım. Anneanne ve babaanne sevgisi çocuklar için çok değerlidir. Ben bu konuda şanslıydım. Babaannem bizimle otururdu; anneannemle de aynı sokaktaydık. Onu da her gün görürdük. Annem ve babaannem iyi anlaşırdı. Daha doğrusu annem babaannemi iyi idare ederdi. Babaannem biraz deli dolu orjinal bir kadındı. Babaannemle büyümeyi, geceleri ondan hikayeler dinleyerek uyumayı, kendim için bir zenginlik olarak görüyorum. Ben de ablam da annemi örnek almış olmalıyız ki kayınvalide ile ilgili sorunlar çıktığında çözüm odaklı davrandık.
Kayınvalide ile birlikte oturanlar zaten azaldı. Kayınvalide bir dert olarak görülüyor. Oysa o dert gibi görünen sorunlar çoğu zaman bizim için nimettir fark etmeyiz. Belki onlara hizmetimiz ve sabrımız sayesinde cennete gideceğiz. Belki evdeki büyükler hürmetine gelecek kaza belalar engelleniyor. Kulun kul ile imtihan olduğunu unutuyoruz çoğu kez. Elbette büyüklerle yaşamanın zorlukları var. Fakat onların bize ihtiyacı varsa bunu fırsat bilip değerlendirmeliyiz. Gerçi kendi rahatını düşünüp kızıyla ya da gelini ile oturmak istemeyen büyükler de var. O da ayrı bir konu.
Anne ile babaanne anlaşamadığı zaman çocuklar doyasıya bir babaanne sevgisi yaşayamıyorlar. Çocuk gördüğü kadarıyla annesini üzen ağlatan kadını sevmek istemiyor; fakat diğer taraftan da kendini seven ona iyi davranan babasının annesini sevmek istiyor. Bu yüzden çocuklar iki arada bir derede sevginin ve kızgınlığın ortasında kalıyorlar. Çocukların; yaşlıların tecrübelerine, hikayelerine, otuz sene öncesi de olsa o geçmişi bir tanıktan dinlemeye, babasının çocukluğunu duymaya ve onların sevgisine ihtiyaçları var. Bu yüzden de çocuklarımızı bu sevgiden mahrum etmemek için de büyüklerle iyi geçinmemiz herkesin hayrına olur.
Kendi annemiz bile kafamıza uymazken, kayınvalideyi kafamıza uydurmaya çalışmak çok büyük bir hata olur. İnsanları olduğu gibi kabul etmek, hatalarına takılmamak, iyi yanlarını görmeye çalışmak daha mümince bir tavır olur.
Günümüzde kız anneleri de evliliklerde sorun olmaya başladılar. Kızını gelin ederken "Kızım koca her zaman bulunur fakat aile bir daha bulunmaz, bizimle kocan arasında bir sorun olursa bizden yana ol." diye kızını gelin eden anneler var. Kocası ve ailesi arasında kalıp evliliği bozulan depresyon hastası olan kadınlar var. "Koca her zaman bulunur" sözü de ayrıca bir tuhaf ve gerçek dışı.
Tabi bu arada iyi niyetli kız annelerine de haksızlık etmeyelim. Kızlarının hatalarını gören ve doğru yönlendirmek için elinden geleni yapan anneler de var.
Anne ya da kayınvalide ikisi de belli bir yaşa gelmiştir; onları değiştirmek zordur. Gelin olarak damat olarak idare etmeyi, yanlış yol gösteriyorlarsa yanlışa düşmeden gönüllerini kırmamaya çalışarak onlarla iyi geçinmeye çalışmak en doğrusu olur, diye düşünüyorum. Erkeklerin de anneleri ve eşleri arasında dengeyi iyi kurmaları, bunun için özel gayret saf etmeleri gerekir. Gelin-kayınvalide anlaşmazlığında erkeğin yanlış tutumu da işleri daha kötü hale getirebiliyor.
Gelin kayınvalide sorunlarının günümüzde bu kadar artmasının bir sebebinin de dünyanın imtihan yeri olduğunu unutmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Hayatımızda hiç dert olmasın, sıkıntılar bizden uzak olsun istiyoruz. Ne hoşumuzu gitmeyen bir söz duyalım ne de rahat etmediğimiz bir ortamda bulunalım istiyoruz.
Yaz tatili geliyor, aileleri uzakta olanlar için tatil dertten başka bir şey olmuyor. Kimileri köye gidecekler. Erkek okurlarımdan "Sema hanım eşimi bir kaç haftalığına köye götürmekte zorlanıyorum. Gitmek istemiyor, köyde sıkılıyormuş, avm yokmuş, annemler köylü kaba ve cahilmiş, onları beğenmiyor, pislermiş pişirdiklerini yiyemiyormuş, kendi de kalkıp pişirmiyor, yetmiş yaşında annem kalkıp yemek pişiriyor eşim yardım bile etmiyor..."gibi serzenişler çok var, kayınvalide dosyamda.
Hanımlardan gelen ciddi sorunlar da var fakat daha çok "kayınvalidem şunu dedi bunu dedi, köyü sevmiyorum gitmek istemiyorum, sivrisinek var, yerde yemek yiyorlar ben alışkın olmadığımdan rahat oturamıyorum, bir tek küçük tüp var, yemekleri sıra sıra pişirmek gerekiyor, zorlanıyorum..." gibi rahatlık arayışları görüyorum.
Biz ne zaman bu kadar keyif ehli olduk? Dünyanın rahatlık yeri olduğuna inandık? Bana kayınvalidesinin köylü olmasından ya da fakirliğinden şikayet eden hanımlara genelde Somali gibi Müslüman ülkelerdeki açlık, sefalet, hastalık ve savaş içerisindeki mümin hanımları örnek gösteriyorum. Biz onlardan daha üstün olduğumuz için mi bu nimetler bize verildi? Hesabı yok mudur bu nimetlerin. Onlar yiyecek bulamazken biz yiyecekleri pişirme ortamım lüks değil diye söyleniyorsak ve zorluklara tahammül edemiyorsak kendimizi ve imanımızı ciddi ciddi sorgulamamız lazım.
Hz. Ali'nin "Gittiğiniz yerlerin âdetine uyun." diye bir tavsiyesi var. Tabii İslami çizgi dışına çıkacak bir durum olmaması gerekir. Hanımlar! Köye gidince hiç hanımlık taslamayın. Geçirin üzerinize köy kıyafetlerini, ayağınız toprağa bassın, yere oturun, ekmek açın, odun ateşinde yemek pişirin, doğal hayatın tadını çıkarın. Kibirlenmeyin, evinizdeki temizlik şartlarını aramayın. Depremde gördüm, evindeki titiz hanımların açlık ve korkuyu görünce neleri yemeye razı olduklarını. Gelin şimdi de başımıza bir bela gelmeden Allah rızası için zorluklara yüzümüzü bile ekşitmeden sabredelim ve diğer zamanlarda sahip olduklarımız için şükredelim.
Kıymeti bilinmeyen her nimet elden gitmeye mahkumdur.
semamarasli@gmail.com
70 Yorum Yorum Yaz