Kadına Şiddet Haberleri Eşcinselliğe Teşvik Ediyor
- 08-07-2015
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Kadına şiddet haberleri gazetelerden hiçbir gün eksik olmuyor. Kadına şiddette bir artış var. Bu artışta medyanın payı nedir? Medya yöneticileri gayet iyi bilirler ki gündemde tutulan her konu kitleleri etkiler. Şiddet haberlerinin de şiddeti artırdığını, örneklik oluşturduğunu ve teşvik ettiğini gayet iyi biliyor olmalılar.
Medyanın kitleleri etkileme gücü üzerine yapılan çok araştırma var. Mesela şiddet ve intihar haberleri çıktığında bu davranışlarda artış görülüyor. Bu yüzden Avrupa ülkelerinde aile içi şiddet, intihar gibi haberler çok dikkatli veriliyor, haberin belli kriterlerden geçmesi gerekiyor, hatta bazı ülkelerde tanınmış biri değilse intihar ve aile içi şiddet haberleri yayınlamak yasak.
Gazeteler her gün "Yine kadına şiddet" ya da "Şiddet arttı" diyerek yeni haberler veriyorlar. Verdikleri haberlerle şiddetin artacağını bile bile bunu yapıyorlar, Şimdi bu gazeteler kadınların iyiliğini mi istemiş oluyor? Her şiddet haberi ile başka kadınların şiddete uğramasına hatta öldürülmesine sebep oluyorlar. Bu gazetelerin bundan ne kazancı olabilir? Yüklü para karşılığı dış odaklar tarafından yönlendirildikleri en yüksek ihtimal. Yoksa insan bu kötülüğü yurdunun insanlarına niye yapar?
Şiddet içerikli haberlerin, dizi film ve şiddet içerikli şarkı kliplerinin kadına şiddeti artırdığını, işin uzmanları söylüyor fakat medya yöneticileri bunları duymazdan geliyor. Ne hikmetse kadına şiddet haberlerinin halkı nasıl etkilediği üzerine yurdumda pek bir araştırma da yapılmamış. Daha çok intiharlar üzerine yapılmış, İntihar haberlerinin intiharları artırdığı ispat edilmişken, şiddet ile ilgili yayınların şiddeti artırmayacağını kim söyleyebilir?
Bu konuda bulduğum tek araştırma günlük satışı 300 binin üzerinde olan gazetelerde, 1 Eylül 2006 - 31 Ağustos 2007 tarihleri arasında yer alan ve mağdurlarını kadınların oluşturduğu aile içi şiddet konulu haberlerin analiz edildiği çalışmaydı. Bir yıllık aralıkta kadına şiddet üzerine yayınlanmış 1400 haber incelenmiş. Bu çalışmada da haberlerin halkı nasıl etkilediği üzerinde durulmamış tam aksi gazetecilerin bu haberleri bireysel suçlar gibi verdikleri tespit edilip eleştirilmiş, bu konuyu toplumsal sorun olarak sunmaları gerektiği üzerinde durulmuş.
Şimdiler de kadına şiddet konusu toplumsal bir sorun olarak sunuluyor. Sonuç: Şiddet arttı. Yani o zamanki çalışma da pek iyi niyetli bir çalışma olarak durmuyor. Avrupa ülkelerinde aile içi şiddet bizden çok daha fazla var fakat onlar bunu bir toplumsal problem olarak sunmuyorlar, zaten bu haberleri de kolay kolay yayınlamıyorlar. Zannedersiniz bir tek Orta Doğu ülkelerinde kadınlar öldürülüyor, Avrupa ülkelerinde hiç kadın öldürülmüyor. Adamlar çok akıllı da biz niye bu kadar aptalız?
Tabii sadece gazete haberleri değil, bir de televizyon belamız var. RTÜK araştırmalarına göre vatandaşlar ortalama günde 4,5 saat televizyon izliyormuş. En çok kim izliyor? Kadınlar ve çocuklar. Dizi film ve programlarda şiddet sahneleri hiç eksik olmuyor. Türkiye’de çocuklar 14 yaşına gelene kadar 18 bin cinsel saldırı ve taciz sahnesi izliyormuş. Bu ne büyük bir facia. Bir de oyunlar ve internet sebebiyle karşılaştıkları şiddet ve cinsel tacizler var. Sonra da çocuklarımıza, gençlerimize ne oluyor diye yanıyoruz. Daha ne olsun!
Sol cenahın gazetelerinde kadına şiddet haberlerinin diğer yanında eşcinsellerle ilgili haberler oluyor çoğunlukla. Filanca ünlünün eşcinsel deneyimi, her iki cinsle de birlikte olduğu gibi haberler, röportajlar, sansürsüz iğrenç pozlar...
Bir haber sitesi okurlarına “Eşcinsel evliliklere nasıl bakıyorsunuz?” diye sormuş. Kadın katılımcıların cevapları hep birbirine benziyor. "Kadına şiddet uygulayan erkekler göre eşcinsel erkekler daha zararsız görünüyor." demişler.
Yani yıllarca uygulanan hain plan tutmuş. Kadına şiddet haberleri abartılarak ve erkek düşmanlığı yapılarak verildi. "Erkekler kötü, erkekler şiddet yanlısı, erkekler eşitlikten yana değil, erkekler kadını eziyor..." Peki kim iyi? Eşcinsel erkekler! Onların kadınlara bir zararı yok, zaten kadınlarla işleri yok.
Tüm dünyada eşcinsellik feminizmle birlikte arttı. Feminist kadınlar arasında lezbiyenliğin yaygın olduğu da bilinen bir gerçek. Bizim başörtülü feministlerimiz de feminizmi destekleyerek onların ekmeğine yağ sürüyor. Feminizmle birlikte sertleşen ve erkekleşen kadınların, erkeklere cazip gelmemesi ise erkekler arasında eşcinsel ilişkiyi artırdı.
Geçen hafta Abdurrahman Dilipak Yeni Akit Gazetesinde "Biz Ankara' ya Odaklanmışken" başlıklı yazısında konuyu irdelemiş, çok doğru tespitlerde bulunmuş. Tüm yazının okunması lazım fakat şu cümlelerini paylaşmak istiyorum.
"Bu konuda birileri Türkiye’yi pilot ülke olarak seçmiş olabilir.. Bilgi Üniversitesi’nde bunların kulüpleri var, Boğaziçi’nde etkinlikler düzenleyebiliyorlar. Birileri bu işi hak kavramı ile ilişkilendirmeye çalışıyor.. Sol, HDP, insan hakları aktivistleri ve liberaller, sanatçılar ve media üzerinden bu iş sistemli bir şekilde meşrulaştırılmaya çalışılıyor."
Türkiye de eşcinsellik deyince halkın çoğunluğu tarafından sadece "süslü, kadınsı erkeklerin eşcinsel olduğu" algısı bulunduğu için eşcinselliğin ne kadar yaygın olduğunun ne büyük tehlike olduğunun çoğunluk farkında değil.
Dış etkenlerin ve medyanın eşcinselliğin yayılmasında çok büyük etkisi olsa da suçu sadece dış etkenlere bağlamamak lazım. Bizim cinsellikle ilgili yanlış tutumlarımız, evliliği ve boşanmayı zorlaştıran kadını erkeği birbirine düşman eden aile kanunumuz, aile ve eğitim sistemimizde de hatalar var. Bunlar tespit edilmeli, aileler ve eğitimciler eğitilmeli.
Eşcinsellere “tü kaka pis günahkarlar…” diyerek eziyet etmenin, şahıslarla uğraşmanın yanlış bir yol olduğunu ve eşcinselliği de azaltamayacağını anlamamız lazım. Günah işleyenle değil, günahla uğraşmamız lazım. Günaha giden yolları kapatmak için ne yapılmalı? Bu derde müptela olmuş olanları kurtarmak, tedavi ettirmek için ne yapılmalı onu düşünmeliyiz. Onları Allah'ın sonsuz af ve mağfiretine çağırmalıyız.
Geçen hafta yazdığım gibi bizim cenahın yazarlarının da onlardan ve destekçilerinden gelecek hakaret ve küfürlerden çekinip bu konuyu görmezden gelmemeleri lazım. Söz sahibini gösterir, onu bağlar.
Abdurrahman Dilipak, bu konunun terör ve savaştan daha az tahripkar olmadığını söyleyerek; devleti, Yeşilayı, STK'ları, üniversiteleri, okulları acil eylem planına çağırmış. Ben de aynen katılıyorum. Öncelikle her gün istisnasız çıkan kadına şiddet haberlerinin, hem kadına şiddeti artırdığını hem de eşcinselliğe teşvik ettiğinin görülmesi ve bu haberlere de dur denilmesi gerek.
“Medyayı kim kontrol ediyorsa zihinleri de o kontrol ediyordur.“ (Jim Morrison)
Medyanın kitleleri etkileme gücü üzerine yapılan çok araştırma var. Mesela şiddet ve intihar haberleri çıktığında bu davranışlarda artış görülüyor. Bu yüzden Avrupa ülkelerinde aile içi şiddet, intihar gibi haberler çok dikkatli veriliyor, haberin belli kriterlerden geçmesi gerekiyor, hatta bazı ülkelerde tanınmış biri değilse intihar ve aile içi şiddet haberleri yayınlamak yasak.
Gazeteler her gün "Yine kadına şiddet" ya da "Şiddet arttı" diyerek yeni haberler veriyorlar. Verdikleri haberlerle şiddetin artacağını bile bile bunu yapıyorlar, Şimdi bu gazeteler kadınların iyiliğini mi istemiş oluyor? Her şiddet haberi ile başka kadınların şiddete uğramasına hatta öldürülmesine sebep oluyorlar. Bu gazetelerin bundan ne kazancı olabilir? Yüklü para karşılığı dış odaklar tarafından yönlendirildikleri en yüksek ihtimal. Yoksa insan bu kötülüğü yurdunun insanlarına niye yapar?
Şiddet içerikli haberlerin, dizi film ve şiddet içerikli şarkı kliplerinin kadına şiddeti artırdığını, işin uzmanları söylüyor fakat medya yöneticileri bunları duymazdan geliyor. Ne hikmetse kadına şiddet haberlerinin halkı nasıl etkilediği üzerine yurdumda pek bir araştırma da yapılmamış. Daha çok intiharlar üzerine yapılmış, İntihar haberlerinin intiharları artırdığı ispat edilmişken, şiddet ile ilgili yayınların şiddeti artırmayacağını kim söyleyebilir?
Bu konuda bulduğum tek araştırma günlük satışı 300 binin üzerinde olan gazetelerde, 1 Eylül 2006 - 31 Ağustos 2007 tarihleri arasında yer alan ve mağdurlarını kadınların oluşturduğu aile içi şiddet konulu haberlerin analiz edildiği çalışmaydı. Bir yıllık aralıkta kadına şiddet üzerine yayınlanmış 1400 haber incelenmiş. Bu çalışmada da haberlerin halkı nasıl etkilediği üzerinde durulmamış tam aksi gazetecilerin bu haberleri bireysel suçlar gibi verdikleri tespit edilip eleştirilmiş, bu konuyu toplumsal sorun olarak sunmaları gerektiği üzerinde durulmuş.
Şimdiler de kadına şiddet konusu toplumsal bir sorun olarak sunuluyor. Sonuç: Şiddet arttı. Yani o zamanki çalışma da pek iyi niyetli bir çalışma olarak durmuyor. Avrupa ülkelerinde aile içi şiddet bizden çok daha fazla var fakat onlar bunu bir toplumsal problem olarak sunmuyorlar, zaten bu haberleri de kolay kolay yayınlamıyorlar. Zannedersiniz bir tek Orta Doğu ülkelerinde kadınlar öldürülüyor, Avrupa ülkelerinde hiç kadın öldürülmüyor. Adamlar çok akıllı da biz niye bu kadar aptalız?
Tabii sadece gazete haberleri değil, bir de televizyon belamız var. RTÜK araştırmalarına göre vatandaşlar ortalama günde 4,5 saat televizyon izliyormuş. En çok kim izliyor? Kadınlar ve çocuklar. Dizi film ve programlarda şiddet sahneleri hiç eksik olmuyor. Türkiye’de çocuklar 14 yaşına gelene kadar 18 bin cinsel saldırı ve taciz sahnesi izliyormuş. Bu ne büyük bir facia. Bir de oyunlar ve internet sebebiyle karşılaştıkları şiddet ve cinsel tacizler var. Sonra da çocuklarımıza, gençlerimize ne oluyor diye yanıyoruz. Daha ne olsun!
Sol cenahın gazetelerinde kadına şiddet haberlerinin diğer yanında eşcinsellerle ilgili haberler oluyor çoğunlukla. Filanca ünlünün eşcinsel deneyimi, her iki cinsle de birlikte olduğu gibi haberler, röportajlar, sansürsüz iğrenç pozlar...
Bir haber sitesi okurlarına “Eşcinsel evliliklere nasıl bakıyorsunuz?” diye sormuş. Kadın katılımcıların cevapları hep birbirine benziyor. "Kadına şiddet uygulayan erkekler göre eşcinsel erkekler daha zararsız görünüyor." demişler.
Yani yıllarca uygulanan hain plan tutmuş. Kadına şiddet haberleri abartılarak ve erkek düşmanlığı yapılarak verildi. "Erkekler kötü, erkekler şiddet yanlısı, erkekler eşitlikten yana değil, erkekler kadını eziyor..." Peki kim iyi? Eşcinsel erkekler! Onların kadınlara bir zararı yok, zaten kadınlarla işleri yok.
Tüm dünyada eşcinsellik feminizmle birlikte arttı. Feminist kadınlar arasında lezbiyenliğin yaygın olduğu da bilinen bir gerçek. Bizim başörtülü feministlerimiz de feminizmi destekleyerek onların ekmeğine yağ sürüyor. Feminizmle birlikte sertleşen ve erkekleşen kadınların, erkeklere cazip gelmemesi ise erkekler arasında eşcinsel ilişkiyi artırdı.
Geçen hafta Abdurrahman Dilipak Yeni Akit Gazetesinde "Biz Ankara' ya Odaklanmışken" başlıklı yazısında konuyu irdelemiş, çok doğru tespitlerde bulunmuş. Tüm yazının okunması lazım fakat şu cümlelerini paylaşmak istiyorum.
"Bu konuda birileri Türkiye’yi pilot ülke olarak seçmiş olabilir.. Bilgi Üniversitesi’nde bunların kulüpleri var, Boğaziçi’nde etkinlikler düzenleyebiliyorlar. Birileri bu işi hak kavramı ile ilişkilendirmeye çalışıyor.. Sol, HDP, insan hakları aktivistleri ve liberaller, sanatçılar ve media üzerinden bu iş sistemli bir şekilde meşrulaştırılmaya çalışılıyor."
Türkiye de eşcinsellik deyince halkın çoğunluğu tarafından sadece "süslü, kadınsı erkeklerin eşcinsel olduğu" algısı bulunduğu için eşcinselliğin ne kadar yaygın olduğunun ne büyük tehlike olduğunun çoğunluk farkında değil.
Dış etkenlerin ve medyanın eşcinselliğin yayılmasında çok büyük etkisi olsa da suçu sadece dış etkenlere bağlamamak lazım. Bizim cinsellikle ilgili yanlış tutumlarımız, evliliği ve boşanmayı zorlaştıran kadını erkeği birbirine düşman eden aile kanunumuz, aile ve eğitim sistemimizde de hatalar var. Bunlar tespit edilmeli, aileler ve eğitimciler eğitilmeli.
Eşcinsellere “tü kaka pis günahkarlar…” diyerek eziyet etmenin, şahıslarla uğraşmanın yanlış bir yol olduğunu ve eşcinselliği de azaltamayacağını anlamamız lazım. Günah işleyenle değil, günahla uğraşmamız lazım. Günaha giden yolları kapatmak için ne yapılmalı? Bu derde müptela olmuş olanları kurtarmak, tedavi ettirmek için ne yapılmalı onu düşünmeliyiz. Onları Allah'ın sonsuz af ve mağfiretine çağırmalıyız.
Geçen hafta yazdığım gibi bizim cenahın yazarlarının da onlardan ve destekçilerinden gelecek hakaret ve küfürlerden çekinip bu konuyu görmezden gelmemeleri lazım. Söz sahibini gösterir, onu bağlar.
Abdurrahman Dilipak, bu konunun terör ve savaştan daha az tahripkar olmadığını söyleyerek; devleti, Yeşilayı, STK'ları, üniversiteleri, okulları acil eylem planına çağırmış. Ben de aynen katılıyorum. Öncelikle her gün istisnasız çıkan kadına şiddet haberlerinin, hem kadına şiddeti artırdığını hem de eşcinselliğe teşvik ettiğinin görülmesi ve bu haberlere de dur denilmesi gerek.
“Medyayı kim kontrol ediyorsa zihinleri de o kontrol ediyordur.“ (Jim Morrison)
4 Yorum Yorum Yaz