Yaratılışa Ters Olan Dine de Terstir
- 26-01-2015
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Erkeğin ailede kavvam olması ve kavvamın özellikleri üzerine yazmaya devam edeceğim inşallah. Fakat bundan önce kavvamlığın önündeki engelleri konuşmak lazım. Feminizmle başlayalım.
Feminizmin aslında bir Müslüman ülkede hiçbir şekilde problem olmaması lazım. Batıda feminiz hareketinin çıkış amacında onlar açısından haklılık vardı. Hıristiyan din adamları Hz Adem'in karısı Havva'nın onu kandırması yüzünden Allah'ın koyduğu yasağa uymadığını inandıkları için yüzyıllar boyunca insanın cennetten çıkarılmasının günahını kadına yüklemiş ve kadını bir şeytan gibi görmüşler ve gerçekten de kadın çok ezilmiş, sömürülmüş.
Oysa İslam toplumlarında kadın her zaman kıymetli olmuştur. Dinimiz kadına en iyi şekilde haklarını vermiştir. Uygulama da eksikler varsa bu da bir batı söylemi ile değil, kendi dinimizden çözümler üreterek yapılmalı. Fakat maalesef ki Müslüman hanımlar feminizme pek bir sahip çıktılar.
Oysa feminizm her şeyden önce fıtrata karşı bir harekettir. Feminizmin eşitlik söylemi yaratılışa terstir. Çünkü kadın ve erkek eşit yaratılmamış, birbirinden farklı yaratılmıştır. Yaratılışa ters olan, elbette dine de terstir.
Nisâ sûresi 32. âyet-i kerîme de şöyle buyruluyor.
"Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir."
Rabbimiz öncelikle kadın ve erkeği birbirinden farklı noktalarda üstün yarattığını vurguluyor. Eşitlik yok. Ve diğerinde olan ve size verilmemiş olanı arzulamayın, diye de uyarıyor.
Feminizm, geldiği noktada Rabbimizin "arzulamayın" dediğini kadınlara arzulatmak üzerine kurgulanıyor.
Feministler kadın hakları adına; miras, mülkiyet hakkı, eşit ücret gibi bütün hakları aldılar, fakat hâlâ memnun değiller. Daha ne istiyor olabilirler?
Feministler artık sadece kadın hakları ile yetinmiyorlar, erkeklerin haklarını da istiyorlar. Erkekler sürekli değersizleştirilmeye uğraşıyorlar. Kadın şiddeti bahanesiyle bütün erkeklerin üzerinde psikolojik baskı kurulmaya çalışılıyor. Feministlerin istediği artık eşitlik falan değil. Söylemlerine baktığınız zaman mutlak kadın üstünlüğünü savunuyorlar. Ve bunu da erkek düşmanlığına yaparak sağlamaya çalışıyorlar.
Bizim Müslüman feministler farkında değil; fakat batılı feministler savundukları fikrin yaratılışa ters bir söylem olduğunun farkındalar. Fakat onlar da fikirlerinden vazgeçmek yerine yaratılış farklılıklarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar yıllardır. Bu uğraşlarında da başarılı oldukları söylenebilir. Erkek gibi kadınlar ve kadın gibi erkekler gün geçtikçe hızlı bir şekilde artıyor. Fakat taklit hiç bir zaman gerçeğin aynısı olamadığı gibi aslının da bozar, yeni bir tür ortaya çıkarır.
Batının insaflı bilim adamları artık itiraf ediyorlar ki kadın-erkek farklılığını ortaya koyan pek çok bilimsel çalışma sonucu feminizm hareketi zarar görmesin diye gizlenmiştir.
Eşitlik davası kadınları erkeklere karşı amansız bir yarışa soktu.
Farklı olanın eşit olması mümkün değildir, bu adalete aykırıdır. Kadın ve erkeğin eşit olmaması, birinin daha iyi, birinin daha kötü olduğunu göstermez. Su ve ateş birbirine eşit değildir fakat birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
Feminizmin aslında bir Müslüman ülkede hiçbir şekilde problem olmaması lazım. Batıda feminiz hareketinin çıkış amacında onlar açısından haklılık vardı. Hıristiyan din adamları Hz Adem'in karısı Havva'nın onu kandırması yüzünden Allah'ın koyduğu yasağa uymadığını inandıkları için yüzyıllar boyunca insanın cennetten çıkarılmasının günahını kadına yüklemiş ve kadını bir şeytan gibi görmüşler ve gerçekten de kadın çok ezilmiş, sömürülmüş.
Oysa İslam toplumlarında kadın her zaman kıymetli olmuştur. Dinimiz kadına en iyi şekilde haklarını vermiştir. Uygulama da eksikler varsa bu da bir batı söylemi ile değil, kendi dinimizden çözümler üreterek yapılmalı. Fakat maalesef ki Müslüman hanımlar feminizme pek bir sahip çıktılar.
Oysa feminizm her şeyden önce fıtrata karşı bir harekettir. Feminizmin eşitlik söylemi yaratılışa terstir. Çünkü kadın ve erkek eşit yaratılmamış, birbirinden farklı yaratılmıştır. Yaratılışa ters olan, elbette dine de terstir.
Nisâ sûresi 32. âyet-i kerîme de şöyle buyruluyor.
"Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir."
Rabbimiz öncelikle kadın ve erkeği birbirinden farklı noktalarda üstün yarattığını vurguluyor. Eşitlik yok. Ve diğerinde olan ve size verilmemiş olanı arzulamayın, diye de uyarıyor.
Feminizm, geldiği noktada Rabbimizin "arzulamayın" dediğini kadınlara arzulatmak üzerine kurgulanıyor.
Feministler kadın hakları adına; miras, mülkiyet hakkı, eşit ücret gibi bütün hakları aldılar, fakat hâlâ memnun değiller. Daha ne istiyor olabilirler?
Feministler artık sadece kadın hakları ile yetinmiyorlar, erkeklerin haklarını da istiyorlar. Erkekler sürekli değersizleştirilmeye uğraşıyorlar. Kadın şiddeti bahanesiyle bütün erkeklerin üzerinde psikolojik baskı kurulmaya çalışılıyor. Feministlerin istediği artık eşitlik falan değil. Söylemlerine baktığınız zaman mutlak kadın üstünlüğünü savunuyorlar. Ve bunu da erkek düşmanlığına yaparak sağlamaya çalışıyorlar.
Bizim Müslüman feministler farkında değil; fakat batılı feministler savundukları fikrin yaratılışa ters bir söylem olduğunun farkındalar. Fakat onlar da fikirlerinden vazgeçmek yerine yaratılış farklılıklarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar yıllardır. Bu uğraşlarında da başarılı oldukları söylenebilir. Erkek gibi kadınlar ve kadın gibi erkekler gün geçtikçe hızlı bir şekilde artıyor. Fakat taklit hiç bir zaman gerçeğin aynısı olamadığı gibi aslının da bozar, yeni bir tür ortaya çıkarır.
Batının insaflı bilim adamları artık itiraf ediyorlar ki kadın-erkek farklılığını ortaya koyan pek çok bilimsel çalışma sonucu feminizm hareketi zarar görmesin diye gizlenmiştir.
Eşitlik davası kadınları erkeklere karşı amansız bir yarışa soktu.
Farklı olanın eşit olması mümkün değildir, bu adalete aykırıdır. Kadın ve erkeğin eşit olmaması, birinin daha iyi, birinin daha kötü olduğunu göstermez. Su ve ateş birbirine eşit değildir fakat birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
4 Yorum Yorum Yaz