Sevgi ve İktidar İlişkisi
- 18-05-2015
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Dinimizin kadın ve aile ile ilgili hükümlerine baktığımız zaman kadınlar biraz geride bırakılmış erkeklere daha çok değer verilmiş gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Sadece günümüz gözüyle baktığımızda değil, Âyet-i Kerîmeler inerken de böyle anlayanlar olmuş.
Miras âyetleri inince erkekler pek sevinmişler: "Mirasta üstün kılındığımız gibi, ahirette de kadınlardan üstün tutulacağımızı ümit ederiz." demişler. Yaptıkları amellerden de kadınlara göre iki kat sevap kazanacaklarını düşünüp dile getirenler de olmuş.
Kadınlarda "Mirasta olduğu gibi biz de günahımızın erkeklerin yarısı olmasını ümit ederiz" demişler.
"Biz zayıf olduğumuz için daha muhtacız, erkekler ise geçim temininde daha güçlüdür." diye sızlanmışlar.
Ümmü Seleme Validemiz Peygamber efendimize "Ya Rasulallah!
"Erkekler cihat yapıyor biz yapamıyoruz. Erkekler mirastan bizim iki mislini alıyor biz alamıyoruz, keşke biz de erkek olsaydık." diyor.
Erkeklerin kendilerini kadınlardan üstün görüp övünmeleri ve kadınların da erkeklere özenen sözler sarf etmeleri üzerine Nisa suresi 32. Âyet-i Kerîme iniyor. "Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir." buyruluyor.
Allah(c.c) erkeklerin kadınlardan üstün olmadığını iki cinsin birbirinden farklı noktalarda üstün yaratıldığını bildiriyor. Ne kadının ne de erkeğin cinsiyetinden dolayı daha fazla sevap alamayacağını herkese kazandığı kadar pay olduğunu buyuruyor. "Birbirinize özenmeyin, diğer cinse verdiğimi arzu etmeyin." diye de uyarıyor Rabbimiz.
İhtiyacınızı benim lütfumdan, bitmek tükenmek bilmeyen hazinemden isteyin, başkasına ait kazanılmış paylara göz dikmeyin diye tavsiye de bulunuyor. Son nokta ise, siz kadın ve erkeğe farklı hükümler gelmesinin sebeplerini anlamamış olabilirsiniz, size haksızlık gibi gelebilir fakat hakkıyla bilen benim, buyuruyor.
Nisa 34. Âyet-i Kerîme de "Erkekler, kadınlar üzerine kavvam (yönetici ve koruyucu) dırlar. Bu da Allah’ın kimini kimine (cihad, imâmet ve aile reisliği gibi şeylerde) üstün kılması ve bir de erkeklerin onlara mallarından sarf etmeleri sebebi iledir. Saliha, kadınlar gönülden itaatli, saygılıdırlar."
Bakara suresi 228. Âyet-i Kerîmede de: "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve görevleri bakımından, hukûken) bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir." buyruluyor.
Bazı erkeklerin yanlış anladığı gibi erkeğin reislik vazifesi kadına zulmetmek ve emirler yağdırmak için verilmemiş. Bütün Âyet ve Hadisler İslam'ın genel bütünlüğü içinde değerlendirilir. Dinimizde zulüm haramdır. Kadının erkek üzerinde, erkeğin de kadın üzerinde hakları vardır.
Kavvam kâimin mübalağasıdır. Bir işe bakmakta son derece gayret gösteren kimse demek. Kadını koruyan ve onun sorumluluğunu alan, işlerini gören kimseye onun kâimi ve kavvamı deniyor.
Rabbimiz evde iktidarı erkeğe veriyor ve kadına da kocasına saygılı olmasını emrediyor. Âyet-i Kerîme de "Saliha kadınlar gönülden itaatli ve saygılıdırlar." buyruluyor. İçinde "Saliha Kadın" olan bütün Hadis-i Şeriflerde kocaya itaat emri geçiyor.
"Kocaya itaat" emrinden hanımlar pek hoşlanmıyorlar. İtaati kadının erkeğin karşısında ezilmesi olarak algılıyorlar. Oysa itaat kadının kocasına saygılı olmasıdır. Ailenin düzeni ve intizamı, karı-koca muhabbeti için erkeğe saygı gereklidir. Kadının saygı göstermediği erkekten sevgi alması pek mümkün değildir. İktidar, ahlaklı bir erkeği zalim yapmaz; tam aksi kadına karşı dikkatli ve sorumluluk sahibi yapar.
Bütün ilişkilerde iktidarı birileri elinde bulundurur. Sevgi ve iktidar konusunda bizde pek çalışma yapılmamış. Yurt dışında aile kurumunun bitmesi üzerine evlilikler üzerine çok fazla araştırma ve çalışmalar yapılıyor. Uzun yıllar klinik psikolog olarak çalışan Dr. Michael Vincent Miller "Aşkta Terör" kitabında sevgi ve iktidar konusu üzerinde uzun uzun duruyor. Şöyle diyor:
"'İktidar' sözcüğünün varlığının açıkça kabul edilmesi sevgi ve demokrasi dışı bir şeymiş gibi görünüyor. İktidar zaten vardır nasıl kullanılacağı önemli. Karı-koca arasında iktidar bölüşümünü korumanın en iyi yolu böyle bir iktidar bölüşümü olduğunu kabullenmektir.
İnsanlar arası yakınlıkta iktidar da sevgi kadar rol oynuyor. Karar verme hakkı kimde? Bir ilişkide sevgi ve iktidarın birbirlerine oranlarını ayırt etmek ilişkinin sağlığı açısından önemlidir.
Yakın ilişkilerde insanlar arasında hep eşit olmayan iktidar dağılımı vardır. Eskiden iktidar gizli yürütülürdü.Günümüzde açık açık yürütülüyor. Günümüzde aşk, cinsellik, yakınlık ya da evliliği iktidarı aklımıza getirmeden düşünmemiz neredeyse olanaksız. Çiftler iktidarı ele geçirmek için manevra yapıyor bazen şefkat kılıfında. Sevgi hakkında gereğinden fazla duygusallığa kapılmak insanı saflığa ve bağımlılığa sürükler. İktidara sevgiyi unutacak kadar değer vermek de insanı yalnızlaştırır paranoyaklaştırır."
Batılılar yıllarca savundukları kadın-erkek eşitliğinin kendilerine ne getirdiğini gördüler. Artık onlar halklarına "herkes kendi cinsiyet rolünü yaşarsa mutlu olur" demeye başladılar. Eşitlik safsatasını da bize satmaya çalışıyorlar. Bizimkiler de kadın-erkek eşitliğine uymuyor diye hadis reddedip, hoşlanmadıkları hadisleri kitaplardan çıkartma derdindeler.
Kadın-erkek eşitliği hiç mi mümkün değil? Aslında mümkün fakat Batılıların yöntemi ile değil. Bir tek şeyle eşitlik mümkün: "Sevgi" ile.
Hz. Mevlana "Seven erkekle kadın eşittir." diyor. "Şah bile sevgiye kuldur köledir." derken sevginin gücüne dikkat çekiyor.
Mevlana hazretleri erkeği suya, kadını ateşe benzetiyor: “Her ne kadar su ateşe galip ve baskın ise de, bir kabın içindeyken ateş o suyu kaynatır. Ne vakit bir kap ikisinin arasına girse (ateş) o suyu havaya çevirip yok eder. Zâhiren su ateşe galip olduğu gibi, sen de kadına hâkim isen de bâtınen kadına hem mağlûp hem de tâlipsin!" diyor.
Hz. Peygamberin " İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim." sözüne sevgi ve iktidar bağlantısında bakarsak daha iyi anlayacağımız muhakkak.
Bu Hadis-i Şerifi anlayamadığı için "sahih değildir" diyerek kabul etmeyenler var. Oysa Hadis-i Şerîf sahih, kaynakları da çok sağlam.
Peygamber efendimiz bu Hadis-i Şerif ile ailede mutluluk için kadının kocasına saygılı davranmasının ne kadar kıymetli olduğuna dikkat çekmiş, bir benzetme yapmış. Yoksa ne erkeği yüceltiyor ne de kadını aşağılıyor. Saygı erkekliğin temelidir. Erkek saygı gördüğü zaman erkeklik hormonu testosteronun ona verdiği hükmetme arzusunu dengeli bir şekilde kullanabiliyor.
Erkek hükmedebildiği kadını seviyor ve sevdiği kadının da hükmüne giriyor. Yani kadın ve erkek ancak o zaman eşitleniyor.
Miras âyetleri inince erkekler pek sevinmişler: "Mirasta üstün kılındığımız gibi, ahirette de kadınlardan üstün tutulacağımızı ümit ederiz." demişler. Yaptıkları amellerden de kadınlara göre iki kat sevap kazanacaklarını düşünüp dile getirenler de olmuş.
Kadınlarda "Mirasta olduğu gibi biz de günahımızın erkeklerin yarısı olmasını ümit ederiz" demişler.
"Biz zayıf olduğumuz için daha muhtacız, erkekler ise geçim temininde daha güçlüdür." diye sızlanmışlar.
Ümmü Seleme Validemiz Peygamber efendimize "Ya Rasulallah!
"Erkekler cihat yapıyor biz yapamıyoruz. Erkekler mirastan bizim iki mislini alıyor biz alamıyoruz, keşke biz de erkek olsaydık." diyor.
Erkeklerin kendilerini kadınlardan üstün görüp övünmeleri ve kadınların da erkeklere özenen sözler sarf etmeleri üzerine Nisa suresi 32. Âyet-i Kerîme iniyor. "Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir." buyruluyor.
Allah(c.c) erkeklerin kadınlardan üstün olmadığını iki cinsin birbirinden farklı noktalarda üstün yaratıldığını bildiriyor. Ne kadının ne de erkeğin cinsiyetinden dolayı daha fazla sevap alamayacağını herkese kazandığı kadar pay olduğunu buyuruyor. "Birbirinize özenmeyin, diğer cinse verdiğimi arzu etmeyin." diye de uyarıyor Rabbimiz.
İhtiyacınızı benim lütfumdan, bitmek tükenmek bilmeyen hazinemden isteyin, başkasına ait kazanılmış paylara göz dikmeyin diye tavsiye de bulunuyor. Son nokta ise, siz kadın ve erkeğe farklı hükümler gelmesinin sebeplerini anlamamış olabilirsiniz, size haksızlık gibi gelebilir fakat hakkıyla bilen benim, buyuruyor.
Nisa 34. Âyet-i Kerîme de "Erkekler, kadınlar üzerine kavvam (yönetici ve koruyucu) dırlar. Bu da Allah’ın kimini kimine (cihad, imâmet ve aile reisliği gibi şeylerde) üstün kılması ve bir de erkeklerin onlara mallarından sarf etmeleri sebebi iledir. Saliha, kadınlar gönülden itaatli, saygılıdırlar."
Bakara suresi 228. Âyet-i Kerîmede de: "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve görevleri bakımından, hukûken) bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir." buyruluyor.
Bazı erkeklerin yanlış anladığı gibi erkeğin reislik vazifesi kadına zulmetmek ve emirler yağdırmak için verilmemiş. Bütün Âyet ve Hadisler İslam'ın genel bütünlüğü içinde değerlendirilir. Dinimizde zulüm haramdır. Kadının erkek üzerinde, erkeğin de kadın üzerinde hakları vardır.
Kavvam kâimin mübalağasıdır. Bir işe bakmakta son derece gayret gösteren kimse demek. Kadını koruyan ve onun sorumluluğunu alan, işlerini gören kimseye onun kâimi ve kavvamı deniyor.
Rabbimiz evde iktidarı erkeğe veriyor ve kadına da kocasına saygılı olmasını emrediyor. Âyet-i Kerîme de "Saliha kadınlar gönülden itaatli ve saygılıdırlar." buyruluyor. İçinde "Saliha Kadın" olan bütün Hadis-i Şeriflerde kocaya itaat emri geçiyor.
"Kocaya itaat" emrinden hanımlar pek hoşlanmıyorlar. İtaati kadının erkeğin karşısında ezilmesi olarak algılıyorlar. Oysa itaat kadının kocasına saygılı olmasıdır. Ailenin düzeni ve intizamı, karı-koca muhabbeti için erkeğe saygı gereklidir. Kadının saygı göstermediği erkekten sevgi alması pek mümkün değildir. İktidar, ahlaklı bir erkeği zalim yapmaz; tam aksi kadına karşı dikkatli ve sorumluluk sahibi yapar.
Bütün ilişkilerde iktidarı birileri elinde bulundurur. Sevgi ve iktidar konusunda bizde pek çalışma yapılmamış. Yurt dışında aile kurumunun bitmesi üzerine evlilikler üzerine çok fazla araştırma ve çalışmalar yapılıyor. Uzun yıllar klinik psikolog olarak çalışan Dr. Michael Vincent Miller "Aşkta Terör" kitabında sevgi ve iktidar konusu üzerinde uzun uzun duruyor. Şöyle diyor:
"'İktidar' sözcüğünün varlığının açıkça kabul edilmesi sevgi ve demokrasi dışı bir şeymiş gibi görünüyor. İktidar zaten vardır nasıl kullanılacağı önemli. Karı-koca arasında iktidar bölüşümünü korumanın en iyi yolu böyle bir iktidar bölüşümü olduğunu kabullenmektir.
İnsanlar arası yakınlıkta iktidar da sevgi kadar rol oynuyor. Karar verme hakkı kimde? Bir ilişkide sevgi ve iktidarın birbirlerine oranlarını ayırt etmek ilişkinin sağlığı açısından önemlidir.
Yakın ilişkilerde insanlar arasında hep eşit olmayan iktidar dağılımı vardır. Eskiden iktidar gizli yürütülürdü.Günümüzde açık açık yürütülüyor. Günümüzde aşk, cinsellik, yakınlık ya da evliliği iktidarı aklımıza getirmeden düşünmemiz neredeyse olanaksız. Çiftler iktidarı ele geçirmek için manevra yapıyor bazen şefkat kılıfında. Sevgi hakkında gereğinden fazla duygusallığa kapılmak insanı saflığa ve bağımlılığa sürükler. İktidara sevgiyi unutacak kadar değer vermek de insanı yalnızlaştırır paranoyaklaştırır."
Batılılar yıllarca savundukları kadın-erkek eşitliğinin kendilerine ne getirdiğini gördüler. Artık onlar halklarına "herkes kendi cinsiyet rolünü yaşarsa mutlu olur" demeye başladılar. Eşitlik safsatasını da bize satmaya çalışıyorlar. Bizimkiler de kadın-erkek eşitliğine uymuyor diye hadis reddedip, hoşlanmadıkları hadisleri kitaplardan çıkartma derdindeler.
Kadın-erkek eşitliği hiç mi mümkün değil? Aslında mümkün fakat Batılıların yöntemi ile değil. Bir tek şeyle eşitlik mümkün: "Sevgi" ile.
Hz. Mevlana "Seven erkekle kadın eşittir." diyor. "Şah bile sevgiye kuldur köledir." derken sevginin gücüne dikkat çekiyor.
Mevlana hazretleri erkeği suya, kadını ateşe benzetiyor: “Her ne kadar su ateşe galip ve baskın ise de, bir kabın içindeyken ateş o suyu kaynatır. Ne vakit bir kap ikisinin arasına girse (ateş) o suyu havaya çevirip yok eder. Zâhiren su ateşe galip olduğu gibi, sen de kadına hâkim isen de bâtınen kadına hem mağlûp hem de tâlipsin!" diyor.
Hz. Peygamberin " İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim." sözüne sevgi ve iktidar bağlantısında bakarsak daha iyi anlayacağımız muhakkak.
Bu Hadis-i Şerifi anlayamadığı için "sahih değildir" diyerek kabul etmeyenler var. Oysa Hadis-i Şerîf sahih, kaynakları da çok sağlam.
Peygamber efendimiz bu Hadis-i Şerif ile ailede mutluluk için kadının kocasına saygılı davranmasının ne kadar kıymetli olduğuna dikkat çekmiş, bir benzetme yapmış. Yoksa ne erkeği yüceltiyor ne de kadını aşağılıyor. Saygı erkekliğin temelidir. Erkek saygı gördüğü zaman erkeklik hormonu testosteronun ona verdiği hükmetme arzusunu dengeli bir şekilde kullanabiliyor.
Erkek hükmedebildiği kadını seviyor ve sevdiği kadının da hükmüne giriyor. Yani kadın ve erkek ancak o zaman eşitleniyor.
7 Yorum Yorum Yaz