Sorun ve Süreç
- 26-03-2014
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Çocuk eğitimine dair okunan kitapların, dinlenen programların içinden her zaman “şimdiki zaman” ın çözümünü arayanların , bir sonraki aşamada yine bir uzmana başvurması gerektiğini düşünmüşümdür hep. Çocuk büyüdükçe , onu okuyabilirlilik oranımız artması gerekirken daha da karışır bizde işler. Çünkü yemesinden, tuvalet eğitiminden, ders başarısından sıra gelmez resmin bütününe bakmaya…
Hepimiz sanki düz bir çizgi üstünde giden bir duygu seyrine sahipmiş gibi , çocuklardan böyle hayali bir davranış ve duygu seyri bekliyoruz. Allah’ın insanın içine koyduğu tüm "sinyaller" , biz de “şikayet” e dönüşüveriyor.
**
Son günlerde internette, radyo ve tv programlarında ebeveynlerin (özellikle annelerin) soru(n) larını dillendirme biçimlerini takip ederken bunu çok daha sıkça düşünüyorum. Soru(n)a bir de istemediği veya beklemediği bir cevabı vermişseniz alacağınız cevapların fazlaca alıgan ve hırçın olduğunu söylemeliyim. Bağışlasınlar beni ama, hayatlarında hiç karşılaşmadıkları, yanyana gelmedikleri insanların cümlelerine bu denli tepki gösteren insanların ,zaaflarını bilen insanlara karşı anlattıkları kadar sabırlı olduğunu düşünmüyorum ben. Kendimize olan fazlaca iyi niyetimiz de bir tür savunma refleksi galiba.
Daha önce söz etmiştim , yabancı bir yazarın yazdığı çocuk eğitimi kitabında , danışanlar terapistin önerilerine ve tespitlerine “ siz bana bu yanımı göstermeye çalışıyorsunuz sanırım, şurda yanlış davrandığımı söylüyorsunuz “ gibi cümleleri “eylemlerine “ çeken bir geri dönüşle yanıtlıyorlar diye. Oysa bizde uzmanda söylese , arkadaşta , hiç tanımadığmıı biri de, genelde tüm cümleler “ kişiliğe” yoruluyor. Ve problem de burda çözülmez bir hal alıyor. Sonrası , beklediği cevabı alana kadar soru sormaya devam eden insanlara dönüşmüş bir kitle…
**
Doğan Cüceloğlu Damdan Düşen Psikolog kitabında kendiyle ilgili şöyle bir tespitte bulunur;
“İmza günlerimin sonunda düşünüyorum ve o gün 50 kişi “Elinize sağlık, çok güzel olmuş “ demişse , övgüler yağdırmışsa , bir kişi de “Çok sıkıldım , hiç de iyi bir kitap yazmamışsınız” demişse bilin bakalım benim kafam neye takılıyor?Tabiki olumsuza. Bunu farkettiğim zaman gülümsedim ve dedim ki; Bu henüz benim egodan kurtulamamın sonucu ve olumluyu da olumsuzu da birer değerlendirme olarak, yani eşit değerlendirmeler bunlar ve eşit insanlar var , her birinin arkasında bir insan var diyemememden kaynaklanıyor. “
**
Pek çoğumuzun derdi bu sanırım. Hadi konuyu çocuktan çıkaralım , eşimiz, arkadaşımız , dostumuz, anne babamızın bir dünya güzel şeyi haykırarak söylesin isterken , en ufak bir değerlendirmeyi gizlice yapsın , mesaj yazsın , özelden yazsın istemiyor muyuz? Çünkü Doğan Cüceloğlu’nun farkettirdiği gibi bunlar bizim için sadece değerlendirme değil, kendimize o cümlelerden “değer” biçme biçimimiz. Yanılgımız da , insanı okuyamamaktan kaynaklanan hırçınlığımız da buna bağlı sanki…
**
Çocuğa yeniden dönecek olursak “bu çocuk çok yaramaz” cümlesini de , “ maşallah çok uslu” cümlesini de “değerlendirme “ gibi anlamlandırmazsak iç dünyamızda, sürekli kafamızda dolaşan “korkuların ve kaygıların” bizi yönetme biçimine teslim oluruz. O sesleri susturalım diye binlerce haklılık cümlesi kurarken “bana bunu nasıl söyler “ “ kendi çocuğuna baksın “ağzının payını vereyim” kibrinden çocuğa da pek sıra gelmez. Sonrası kısır döngü,uzmana soralım , şimdiki zamanı çözelim…
Bir uzmana da gitsek, ki gidelim, kitap da okusak , çokça okuyalım, alınganlıktan ve kibirden arınmayı dilemediğimiz sürece çocuklarımızın süreçlerini “sorun” olarak görmeye devam ederiz diye düşünüyorum. Onlara kusursuz bir anne baba portresi çizmeye çalışırken , “ alınganlık” ,kırılganlık “ ve “güvensizlik” emanet ettiğimizi göremeyerek hem de… Ve her hamlede birinin yardımına ihtiyaç duyarak...
Çocuğu, eşi, dostu, ana- babayı ve kainatı daha iyi okuyabilmek duasıyla…
tugbaakbeyinan@gmail.com
www.tugbaakbeyinan.com
* Çarşamba günleri Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu ile Hilal tv ekranlarında olduğumuz notunu da düşmek isterim.
Hepimiz sanki düz bir çizgi üstünde giden bir duygu seyrine sahipmiş gibi , çocuklardan böyle hayali bir davranış ve duygu seyri bekliyoruz. Allah’ın insanın içine koyduğu tüm "sinyaller" , biz de “şikayet” e dönüşüveriyor.
**
Son günlerde internette, radyo ve tv programlarında ebeveynlerin (özellikle annelerin) soru(n) larını dillendirme biçimlerini takip ederken bunu çok daha sıkça düşünüyorum. Soru(n)a bir de istemediği veya beklemediği bir cevabı vermişseniz alacağınız cevapların fazlaca alıgan ve hırçın olduğunu söylemeliyim. Bağışlasınlar beni ama, hayatlarında hiç karşılaşmadıkları, yanyana gelmedikleri insanların cümlelerine bu denli tepki gösteren insanların ,zaaflarını bilen insanlara karşı anlattıkları kadar sabırlı olduğunu düşünmüyorum ben. Kendimize olan fazlaca iyi niyetimiz de bir tür savunma refleksi galiba.
Daha önce söz etmiştim , yabancı bir yazarın yazdığı çocuk eğitimi kitabında , danışanlar terapistin önerilerine ve tespitlerine “ siz bana bu yanımı göstermeye çalışıyorsunuz sanırım, şurda yanlış davrandığımı söylüyorsunuz “ gibi cümleleri “eylemlerine “ çeken bir geri dönüşle yanıtlıyorlar diye. Oysa bizde uzmanda söylese , arkadaşta , hiç tanımadığmıı biri de, genelde tüm cümleler “ kişiliğe” yoruluyor. Ve problem de burda çözülmez bir hal alıyor. Sonrası , beklediği cevabı alana kadar soru sormaya devam eden insanlara dönüşmüş bir kitle…
**
Doğan Cüceloğlu Damdan Düşen Psikolog kitabında kendiyle ilgili şöyle bir tespitte bulunur;
“İmza günlerimin sonunda düşünüyorum ve o gün 50 kişi “Elinize sağlık, çok güzel olmuş “ demişse , övgüler yağdırmışsa , bir kişi de “Çok sıkıldım , hiç de iyi bir kitap yazmamışsınız” demişse bilin bakalım benim kafam neye takılıyor?Tabiki olumsuza. Bunu farkettiğim zaman gülümsedim ve dedim ki; Bu henüz benim egodan kurtulamamın sonucu ve olumluyu da olumsuzu da birer değerlendirme olarak, yani eşit değerlendirmeler bunlar ve eşit insanlar var , her birinin arkasında bir insan var diyemememden kaynaklanıyor. “
**
Pek çoğumuzun derdi bu sanırım. Hadi konuyu çocuktan çıkaralım , eşimiz, arkadaşımız , dostumuz, anne babamızın bir dünya güzel şeyi haykırarak söylesin isterken , en ufak bir değerlendirmeyi gizlice yapsın , mesaj yazsın , özelden yazsın istemiyor muyuz? Çünkü Doğan Cüceloğlu’nun farkettirdiği gibi bunlar bizim için sadece değerlendirme değil, kendimize o cümlelerden “değer” biçme biçimimiz. Yanılgımız da , insanı okuyamamaktan kaynaklanan hırçınlığımız da buna bağlı sanki…
**
Çocuğa yeniden dönecek olursak “bu çocuk çok yaramaz” cümlesini de , “ maşallah çok uslu” cümlesini de “değerlendirme “ gibi anlamlandırmazsak iç dünyamızda, sürekli kafamızda dolaşan “korkuların ve kaygıların” bizi yönetme biçimine teslim oluruz. O sesleri susturalım diye binlerce haklılık cümlesi kurarken “bana bunu nasıl söyler “ “ kendi çocuğuna baksın “ağzının payını vereyim” kibrinden çocuğa da pek sıra gelmez. Sonrası kısır döngü,uzmana soralım , şimdiki zamanı çözelim…
Bir uzmana da gitsek, ki gidelim, kitap da okusak , çokça okuyalım, alınganlıktan ve kibirden arınmayı dilemediğimiz sürece çocuklarımızın süreçlerini “sorun” olarak görmeye devam ederiz diye düşünüyorum. Onlara kusursuz bir anne baba portresi çizmeye çalışırken , “ alınganlık” ,kırılganlık “ ve “güvensizlik” emanet ettiğimizi göremeyerek hem de… Ve her hamlede birinin yardımına ihtiyaç duyarak...
Çocuğu, eşi, dostu, ana- babayı ve kainatı daha iyi okuyabilmek duasıyla…
tugbaakbeyinan@gmail.com
www.tugbaakbeyinan.com
* Çarşamba günleri Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu ile Hilal tv ekranlarında olduğumuz notunu da düşmek isterim.
1 Yorum Yorum Yaz