Sosyal Mesajlı Sağlık Yazısı
- 13-12-2014
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Pazar gecesinden itibaren ateşle başlayan hastalık seyri ciddi şekilde zorlayınca beni üç dört gün yataktan çıkamadım. Tam da ayın konusu sağlıkken ve çocukluğu sıkça hastalıklarla geçmiş biri olarak sağlıklı yaşama dair söyleyeceğim şeylerin inandırıcı olmayacağının farkındayım.O yüzden o konuya girmiyorum. Boğazım ağrıdığında-ki sıkça ağrır- elma sirkesi ve ada çayı gargarası dışında bir şey almamaya özen gösteririm yalnızca. Sağlıklı yaşam belirtim bundan ibaret sanırım. Yoksa başım ağrıdığında direnen biri olmayı isterdim tabi...Nihayetinde ağrınında ateşinde vücudun mücadele biçimi olduğunun farkındayım.
Çocukken baskın ve otoriter ailede yetişen çocukların bağışıklık sistemleri de zayıf olur diyor uzmanlar. Ben de öyle olduğuna inanıyorum. Bu sebeple kızlarıma vücutlarındaki sinyaller hususunda müdahale etmemeye çalışıyorum. Ben üşüsem de onlara sıcak geliyorsa mesela ısrar etmiyorum kalın giyinmeleri hususunda , terlediler diye illa değiştirmiyorum ya da kıyafetlerini . Evde terlik giysinler diye bir derdim yok. Mutlaka yemelisin gibi bir ısrarım da... Dolayısıyla -aynı zamanda hamdolsun- annelerinden daha az hasta olan ya da hastalanınca daha çabuk iyileşen çocuklar oldular.
Toplum olarak şişman çocuğu makbul kabul ettiğimizden zayıf çocukların daha çok hasta olduğuna dair inancımız çoğu zaman bu müdahaleleri engelleyemeyen kaygılara sebep oluyor tabi bir de. Çocuğum hasta dediğinizde , kim hasta etti gibi garip bir cümle bile kurulduğuna göre .( Cumhurbaşkanı bile burnunu çeken bir çocuğa seni kim hasta etti diye sorduğunda , ne kadar sıradan bir cümle olarak kabul etmişiz bu cümleyi diye düşündüğümü hatırlıyorum. )
Bir de çocuklar hasta olduğunda anne bir şekilde hepsine bakıyor gözetiyor ama anneler hasta olunca ev halkı için durum çok karışık oluyor. Yatarken iyileştin hadi kalk diyen kızım, tüm enerjisiyle hayata devam eden diğer kızım bunun en önemli örneğiydi. Bir de ne yapacağını şaşıran bir eş var tabi resimde. Tabi bir de kızına bakmaya gelen anne...
Hastalığa bakışımız , hastayken daha bir ilgi bekleyişimiz, getirilen bir tas çorbaya minnet edişimiz, daha hassas oluşumuz da salt hastalıkla ilintili değil ki... Aramayana, ziyaret etmeyene kırılışımız ... Hepsi birden ruhumuza da işaret ediyor.
Yazdıklarımı toparlayıp sosyal mesaj çıkartacaksam eğer şöyle özetleyebilirim durumu ;
- Çocukların bedenlerindeki sinyalleri farketmesine müsade edin.
- Erkeklerde en az bir çorba tarifi bilsin ki evin hanımı hastalandığında çoluk çocuk aç kalmasın.
- Akrabaya , dosta, komşuya bir tas çorba götürmek iyileşmeyi kolaylaştırır.
- Kaç yaşında olursan ol birinin evladısın, kaç yaşında olursa olsun(lar) biri(ler)nin annesi.
- İnşallah tüm sıkıntılar günahların dökülmesine vesile olur.
Çocukken baskın ve otoriter ailede yetişen çocukların bağışıklık sistemleri de zayıf olur diyor uzmanlar. Ben de öyle olduğuna inanıyorum. Bu sebeple kızlarıma vücutlarındaki sinyaller hususunda müdahale etmemeye çalışıyorum. Ben üşüsem de onlara sıcak geliyorsa mesela ısrar etmiyorum kalın giyinmeleri hususunda , terlediler diye illa değiştirmiyorum ya da kıyafetlerini . Evde terlik giysinler diye bir derdim yok. Mutlaka yemelisin gibi bir ısrarım da... Dolayısıyla -aynı zamanda hamdolsun- annelerinden daha az hasta olan ya da hastalanınca daha çabuk iyileşen çocuklar oldular.
Toplum olarak şişman çocuğu makbul kabul ettiğimizden zayıf çocukların daha çok hasta olduğuna dair inancımız çoğu zaman bu müdahaleleri engelleyemeyen kaygılara sebep oluyor tabi bir de. Çocuğum hasta dediğinizde , kim hasta etti gibi garip bir cümle bile kurulduğuna göre .( Cumhurbaşkanı bile burnunu çeken bir çocuğa seni kim hasta etti diye sorduğunda , ne kadar sıradan bir cümle olarak kabul etmişiz bu cümleyi diye düşündüğümü hatırlıyorum. )
Bir de çocuklar hasta olduğunda anne bir şekilde hepsine bakıyor gözetiyor ama anneler hasta olunca ev halkı için durum çok karışık oluyor. Yatarken iyileştin hadi kalk diyen kızım, tüm enerjisiyle hayata devam eden diğer kızım bunun en önemli örneğiydi. Bir de ne yapacağını şaşıran bir eş var tabi resimde. Tabi bir de kızına bakmaya gelen anne...
Hastalığa bakışımız , hastayken daha bir ilgi bekleyişimiz, getirilen bir tas çorbaya minnet edişimiz, daha hassas oluşumuz da salt hastalıkla ilintili değil ki... Aramayana, ziyaret etmeyene kırılışımız ... Hepsi birden ruhumuza da işaret ediyor.
Yazdıklarımı toparlayıp sosyal mesaj çıkartacaksam eğer şöyle özetleyebilirim durumu ;
- Çocukların bedenlerindeki sinyalleri farketmesine müsade edin.
- Erkeklerde en az bir çorba tarifi bilsin ki evin hanımı hastalandığında çoluk çocuk aç kalmasın.
- Akrabaya , dosta, komşuya bir tas çorba götürmek iyileşmeyi kolaylaştırır.
- Kaç yaşında olursan ol birinin evladısın, kaç yaşında olursa olsun(lar) biri(ler)nin annesi.
- İnşallah tüm sıkıntılar günahların dökülmesine vesile olur.
6 Yorum Yorum Yaz