Din ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (2)

semaCinsiyet Eşitliği Yaratılışa İhanettir

Din, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunanların önünde en büyük engellerden biridir.

Eşitlikçiler tepki geleceğini bildikleri için doğrudan dine saldıramıyorlar bu yüzden “din ya da yaratılış” kelimesi yerine “ataerkil sistem, patriyarka ya da gelenek” kelimesini kullanarak dine her türlü saldırıyı yapıyorlar.

Gelenek ve din aynı şeyler olmasa da hatta bazı konularda zıtlıklar olsa da genel olarak geleneğin çıkışı da çoğu o zaman o toplumun dininden fazlasıyla etkilenmiştir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları cinsiyete de doğrudan saldırırlarsa tepki geleceğini bildikleri için “cinsiyet” yerine “toplumsal cinsiyet” diyorlar.

Biyolojik cinsiyet doğuştandır fakat cinsiyet rollerini toplum yükler, diyerek cinsiyet rolleri üzerinden cinsiyete savaş açmışlardır.

Cinsiyet eşitliği dinimiz tarafından lanetlendiği için, eşitlikçiler cinsiyet üzerinden dine de saldırıyorlar. İslam ve kadın en çok tartışma konularından biridir din düşmanlarının. Kadın ve cinsiyet rolleri üzerinden dine yapılan saldırılar bazı Müslümanlarda aşağılık kompleksine sebep oluyor.

Kıyamete kadar hükümleri geçerli olan bu mükemmel son din, sanki tarihte kalmış bazı olayları anlatan günümüze hitap etmeyen bir tarih kitabı gibi algı operasyonlarına maruz kalıyor. Bu konuyu savunan başörtülü kadınlar sık sık televizyonlarda görülüyor. Tarihselcilik rüzgarına kapılan kişiler, cinsiyetçilerin ekmeğine yağ sürmeye devam ediyorlar.

Toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları kadın ve erkeğin eşit olduğunu iddia ederken Rabbimiz kadın ve erkeği farklı yarattığını bildirir bize hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de:

“Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri iç çekerek arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’ın lutfundan isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisâ sûresi; 32)

Bu âyeti kerime’de kadın ve erkeğin birbirinden üstün özelliklerle farklı yaratıldığı beyan ediliyor. Kur’an-ı Kerim’e inanan bir kişi bu açık âyete rağmen kadın ve erkeğin eşit olduğunu savunamaz. Kadın ve erkek farklı yaratılmış, biri diğerinden daha üstün yaratılmamış; ikisine de birbirinden farklı üstün meziyetler verilmiştir. Kadın ve erkek birbirlerinin özelliklerine bakarak, iç çekerek o özellikleri arzulamaması için de ihtar edilmiş.

Cinsiyet özellikleri olarak birbirinden farklı üstün meziyetlere sahip olan kadın ve erkeğin arasında erkeğin yöneticiliğinden dolayı farklılık vardır. Erkeklerin cinsiyet rolü olarak evin reisi olması sebebiyle evde söz hakkı üstünlüğü vardır.

“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Saliha kadınlar itaatkârdır.” (Nisâ sûresi;34)

Yaratıcımız, liderlik vasıfları yönünden kadından daha farklı özellikler verdiği erkekleri aileye koruyucu ve yönetici tayin etmiş, evin geçiminden erkeği sorumlu tutmuştu. Ailenin reisi erkektir. Erkek dışarının kadın da evin içinin sorumluluklarını üstlenecektir.

Hz.Peygamber kızı Hz. Fatıma’yı (r.a) evlendirdiğinde kızını ve damadını karşısına alarak damadı Hz.Ali’nin (r.a) evin geçiminden kızı Fatıma’nın da evin tertip ve düzeninden sorumlu olduğunu bildirmiştir.

Bu elbette karı-kocanın birbirlerinin sorumluğuna yardımcı olmamaları anlamına gelmez. Evin içinin sorumluluğu kadın da olduğu müddetçe kadının ihtiyacı olduğu zamanlar erkeğin karısına yardım etmesi bir rol karmaşasına sebep olmaz. Ya da çalışan kadının evine maddi katkısı geçimden esas sorumlu erkek olduğu müddetçe yine bir rol karmaşasına sebep olmaz.

Fakat ev işleri yarı yarıya, geçim yarı yarıya gibi şirket mantığı evliliklerde rol karmaşasına sebep olur.

Günümüzde yaratılıştan gelen cinsiyetler arası doğal farklılıklar, ayrımcılık, olarak görülüp cinsiyet farklılıkları üzerinden cinsiyete savaş açıldı.

Farklılık yaratılışın temelinde vardır. Kâinatta zıtlık üzerine kurulu bir sistem var. Doğmak-ölmek, nefes almak-nefes vermek, uyku-uyanıklık, siyah-beyaz, gece-gündüz, yer-gök, dişilik-erillik...Zıtlar birbirini tamamlar ve bütünler.

Canlılarda erillik ve dişilik bütünün birbirini tamamlayan iki zıt kutuptur. Bitki ve hayvanlarda da vardır. Zıtlar çifti oluşturur.

Çiftler, arasında bu zıtlık hayatın dinamiğidir. Artı ve eksi kutuplar nasıl birbirine çeker ve bir araya geldiklerinde enerji oluştururlarsa, dişi ve erkek de birbirini çeker ve bir araya gelip hem kendi eksik enerjilerini tamamlarlar hem de hayat enerjisi oluşturup neslin devamını sağlarlar.

Zıt kutupların birbirini tamamlayan iki tarafı olan kadın ve erkek, kıymet bakımından birbirine eşdeğerdir. Uçlardan biri diğerinden daha kıymetli değildir; çünkü ikisi de tek başına yarımdır ve bütünlüğü sağlamak için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Biri artı biri eksidir. Artı ve eksi uçlardan biri olmazsa elektrik oluşmaz. İnsan cinsinde de hayatı ve dinamiği sağlayan zıt kutupların buluşmasıdır.

Yaratılışta farklı meziyetlerle donatılmış olan kadın ve erkeğin cinsiyet rollerinin farklı olması muhakkak adalete uygun olandır. Günümüzde yapılmak istenen farklı olanı eşitlemek ve kadın ile erkeğe aynı sorumlulukları yüklemek adalete uygun değildir.

Erkeklerin evin geçimini sağlayan, koruyan gibi cinsiyet rollerinin durumu da kadınların sahip olduğu bakıp büyüten ve besleyen gibi roller de saldırı altındadır.

Zıtlar birbirine benzediğinde aynılaştıklarında sistem bozulur. Kadın ve erkek birbirine benzediğinde kişinin fıtratı bozulur ve bu da kişinin ruh sağlığını olumsuz etkiler. Kişinin ruh sağlığını korumak için de, aile kurumunun korunması için de cinsiyet özelliklerinin korunması gerekir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği teorileri dinimizde lanetlenmiştir. Eşitliği sağlamak için kadının erkekleşmesi, erkeğin kadınlaşması gerekliliğinin dinimizde hiç yeri yoktur.

Resûlullah (s.a.v.), kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lânet etmiştir. “Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet etsin!”

“Kadınlardan erkeklere benzeyenler, erkeklerden de kadınlara benzeyenler bizden değildir.” diyerek Allah’ın Rasûlü benzeşmeyi yasaklamış, cinsiyet farklılıklarının korunması konusunda da sert bir uyarıda bulunmuştur.

Maalesef ki son yıllarda dindar kimliği olan kişiler Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini teorilerini tepki görmemek için "Cinsiyet Adaleti" adı altında savunuyorlar. Cinsiyet Adaleti ve Cinsiyet Eşitliği söylemleri aynıdır. Sadece kurnazlık yapılıyor. Bu kişilerin ya kendi dinlerinden haberleri yok ya da kötü niyetliler.

Bize düşen toplumsal cinsiyet eşitliği teorisinin asla İslam ile uyuşmadığını ulaşabildiğimiz kadar kişiye anlatabilmektir.

Nesli korumak için de cinsiyet farklılığı ve farklığın hikmetleri üzerine çalışmalar yapmak da gereklidir.

Not: Seri olarak başladığım Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile ilgili ilk yazının linki:

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Adaleti Nedir?

http://www.cocukaile.net/toplumsal-cinsiyet-esitligi-nedir-1/

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz