Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komedisi (3)
- 04-11-2019
- KATEGORİ Cinsiyet
- YAZAR Sema Maraşlı
Karımın Sözü Benim Sözümden Üstündür
Yazının ana başlığını “Toplumsal Cinsiyet Komedisi” koydum çünkü gerçekten dünyanın en saçma teorisi. Hiçbir bilimsel dayanağı yok. Feministlerin “cinsiyet eşitliği” teorisinin bir sonraki basamağı “toplumsal cinsiyet eşitliği” dir. Bu teoriyi savunan akademisyenlerin ciddi ciddi yazdığı kitapların içi komedi derecesinde tutarsızlık dolu. Çünkü cinsiyet eşitliği fıtrata karşı bir savaş. Aslında dine karşı da bir savaş. Mantıklı ve tutarlı olması zaten mümkün değil.
Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili araştırma yapanların ve akademisyenlerin en çok faydalandığı kitaplardan birisi olan Prof. Zehra Y. Dökmen’in “Toplumsal Cinsiyet” kitabıdır. Kitap klasik cinsiyet eşitliği kitaplarından biri. Önceki yıl kitabı okurken kitaptan daha çok kitabın “Birsöz” ü dikkatimi çekmişti. Zehra Dökmen'in kocası hemen herkesin tanıdığı bir zamanlar TRT de “Küçük Şeyler” programını yapan Prof. Üstün Dökmen'dir. Zehra hanım kocasından kitabına önsöz yazmasını istemiş. Üstün bey kitaba “Önsöz” yerine “Birsöz” yazmış ve sebebini de şöyle açıklamış:
“Eşimin sözlerinin önüne bir önsöz yazmak onun sözlerinin önüne söz koymak benim haddim değil. Onun sözü benim sözümden üstündür. Bu yüzden “Birsöz” koydum yazının başlığını” diyerek farkında olmadan karısının kitabını baştan sabote etmiş. Eşitliğin olmadığını itiraf ederek onların evinin reisinin de karısı olduğunu açıklamış böylece.
Birsöz’ünde karısına övgüler dizen Üstün bey, karısının evde hem kadın gibi ev işlerini hem tamir gibi erkek işleri iyi bir şekilde yaparak iki cinsiyetin rollerini de başarıyla yaptığını anlatmış. Kendi de tabii eşitlikçi bir kadının kocası olarak küçükken çocukların bakımı ve ev işleri gibi üzerine düşeni yaptığını anlatıyor. Birsöz bölümünün sonuna doğru Üstün bey yine farkında olmadan cinsiyet eşitliğinin aslında mümkün olmadığını bir örmekle şöyle anlatmış:
“Bir dost toplantısında bana ev işlerinde eşime ne kadar yardım ettiğimi sordular. Ben “yüzde kırk oranında.” dedim. Doğru olup olmadığını Zehra hanıma sordular. “Yüzde beş” dedi, bozuldum. “Olur mu bak şunları şunları şunları yapıyorum bunları neresi yüzde beş?” Şöyle cevap verdi Zehra Hanım:
“Evet sen bunları gerçekten yapıyorsun ama ben ev işlerini sorumluluğunu bir kadın olarak üzerimde daha ağır hissediyorum. Sabahları uyandığımda ilk beş dakika içinde acaba bu akşam çocuklara ne pişirsem diye düşünmeye başlıyorum. Sanırım bu senin aklına hiç gelmiyor. Ben akşam eve geç gelsem telefon edip çocuklara şunu şunu pişir desem hemen yaparsın ama ben telefon edene kadar sen ne pişirilecek sıkıntısını hiç duymuyorsun. Ev işlerini sorumluluğunu ben daha yoğun yaşıyorum. Sanırım bu yüzden yüzde kırklık katkın bana yüzde beş gibi geliyor.”
Bu trip pek çok feministte var: “Eşim (partnerim) ev işlerini yapıyor fakat çoğunlukla ben söylemeden kendi kendine yapmıyor. İş yükü benim üstümde kalmış oluyor, ben söyledikten sonra ne anlamı var söylemeden yapmalı.” diyorlar. Feministlerin hepsi aynı şeyden şikayet ettiklerine göre demek ki cinsiyetten gelen bir farklılık var deyip de ayıkmıyorlar ya da ayıkmak istemiyorlar. Feministlerin kocaları da bir yerde uyanamıyorlar mı uyanmaya mı korkuyorlar bilmiyorum: “Neredeyse eşim kadar hatta bazen daha fazla ev işi yaptığım halde neden hiç kıymeti yok.” diye düşünmüyorlar mı yoksa hanımağaları izin vermediği için düşünmeye mi korkuyorlar onu bilmiyorum.
Üstün bey eşinin bu çıkışına da hak vermiş. Ne de olsa karısının sözü daha üstün.
“Eşim çok haklıydı galiba herkesin özellikle biz erkeklerin cinsiyet rolleri konusunda kat etmek zorunda olduğumuz daha uzun bir yol var önümüzde.” demiş. Toplumsal cinsiyet üzerine çalışmalar yapan bir profesörün kocası da bunu söylüyorsa bu millet ne yapsın! Hangi yolu nerede kat etsin. Üstün bey yine farkında olmadan karısının kitabını sabote etmiş. Ne kadar çabalarsak çabalayalım olmuyor olmuyor demiş acı acı.
Bu arada karısı üstün olan Üstün bey Birsöz’ün altına şöyle de bir not düşmüş:
“Bu yazıyı eşim fazla kişisel buldu. “Daha akademik bir önsöz yazabilir misin?" dedi. Bu önerisini dikkate alıp akademik bir önsöz yazmaya çalıştım ama inanın yazamadım. Elimden dilimden bu geldi, böylesi bana daha doğal daha doğru geldi.”
Üstün beyin Birsözü karısı tarafından pek beğenilmemiş gerçekten de akademik bir kitap için fazla kişisel olmuş. Fakat bizlere toplumsal cinsiyet eşitliğinin mümkün olmadığını kendi hayatlarından anlatarak ispat ettiği için de isabetli olmuş.
Konu ile ilgili seri başladığım iki yazının linki:
http://www.cocukaile.net/toplumsal-cinsiyet-esitligi-nedir-1/
http://www.cocukaile.net/toplumsal-cinsiyet-esitligi-2/
Not: Üstün Dökmen bu yıl Milli Eğitim'in düzenlediği bir seminerde "Başörtülüden psikolojik danışman ve rehber öğretmen olmaz." demişti. Bunu söylemesine karısı izin vermiş mi çok merak ettim. Cinsiyetin ayrımcılığa sebep olduğunu iddia edenler başörtü üzerinden rahatça ayrımcılık yapabiliyorlar. Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu!
Yazının ana başlığını “Toplumsal Cinsiyet Komedisi” koydum çünkü gerçekten dünyanın en saçma teorisi. Hiçbir bilimsel dayanağı yok. Feministlerin “cinsiyet eşitliği” teorisinin bir sonraki basamağı “toplumsal cinsiyet eşitliği” dir. Bu teoriyi savunan akademisyenlerin ciddi ciddi yazdığı kitapların içi komedi derecesinde tutarsızlık dolu. Çünkü cinsiyet eşitliği fıtrata karşı bir savaş. Aslında dine karşı da bir savaş. Mantıklı ve tutarlı olması zaten mümkün değil.
Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili araştırma yapanların ve akademisyenlerin en çok faydalandığı kitaplardan birisi olan Prof. Zehra Y. Dökmen’in “Toplumsal Cinsiyet” kitabıdır. Kitap klasik cinsiyet eşitliği kitaplarından biri. Önceki yıl kitabı okurken kitaptan daha çok kitabın “Birsöz” ü dikkatimi çekmişti. Zehra Dökmen'in kocası hemen herkesin tanıdığı bir zamanlar TRT de “Küçük Şeyler” programını yapan Prof. Üstün Dökmen'dir. Zehra hanım kocasından kitabına önsöz yazmasını istemiş. Üstün bey kitaba “Önsöz” yerine “Birsöz” yazmış ve sebebini de şöyle açıklamış:
“Eşimin sözlerinin önüne bir önsöz yazmak onun sözlerinin önüne söz koymak benim haddim değil. Onun sözü benim sözümden üstündür. Bu yüzden “Birsöz” koydum yazının başlığını” diyerek farkında olmadan karısının kitabını baştan sabote etmiş. Eşitliğin olmadığını itiraf ederek onların evinin reisinin de karısı olduğunu açıklamış böylece.
Birsöz’ünde karısına övgüler dizen Üstün bey, karısının evde hem kadın gibi ev işlerini hem tamir gibi erkek işleri iyi bir şekilde yaparak iki cinsiyetin rollerini de başarıyla yaptığını anlatmış. Kendi de tabii eşitlikçi bir kadının kocası olarak küçükken çocukların bakımı ve ev işleri gibi üzerine düşeni yaptığını anlatıyor. Birsöz bölümünün sonuna doğru Üstün bey yine farkında olmadan cinsiyet eşitliğinin aslında mümkün olmadığını bir örmekle şöyle anlatmış:
“Bir dost toplantısında bana ev işlerinde eşime ne kadar yardım ettiğimi sordular. Ben “yüzde kırk oranında.” dedim. Doğru olup olmadığını Zehra hanıma sordular. “Yüzde beş” dedi, bozuldum. “Olur mu bak şunları şunları şunları yapıyorum bunları neresi yüzde beş?” Şöyle cevap verdi Zehra Hanım:
“Evet sen bunları gerçekten yapıyorsun ama ben ev işlerini sorumluluğunu bir kadın olarak üzerimde daha ağır hissediyorum. Sabahları uyandığımda ilk beş dakika içinde acaba bu akşam çocuklara ne pişirsem diye düşünmeye başlıyorum. Sanırım bu senin aklına hiç gelmiyor. Ben akşam eve geç gelsem telefon edip çocuklara şunu şunu pişir desem hemen yaparsın ama ben telefon edene kadar sen ne pişirilecek sıkıntısını hiç duymuyorsun. Ev işlerini sorumluluğunu ben daha yoğun yaşıyorum. Sanırım bu yüzden yüzde kırklık katkın bana yüzde beş gibi geliyor.”
Bu trip pek çok feministte var: “Eşim (partnerim) ev işlerini yapıyor fakat çoğunlukla ben söylemeden kendi kendine yapmıyor. İş yükü benim üstümde kalmış oluyor, ben söyledikten sonra ne anlamı var söylemeden yapmalı.” diyorlar. Feministlerin hepsi aynı şeyden şikayet ettiklerine göre demek ki cinsiyetten gelen bir farklılık var deyip de ayıkmıyorlar ya da ayıkmak istemiyorlar. Feministlerin kocaları da bir yerde uyanamıyorlar mı uyanmaya mı korkuyorlar bilmiyorum: “Neredeyse eşim kadar hatta bazen daha fazla ev işi yaptığım halde neden hiç kıymeti yok.” diye düşünmüyorlar mı yoksa hanımağaları izin vermediği için düşünmeye mi korkuyorlar onu bilmiyorum.
Üstün bey eşinin bu çıkışına da hak vermiş. Ne de olsa karısının sözü daha üstün.
“Eşim çok haklıydı galiba herkesin özellikle biz erkeklerin cinsiyet rolleri konusunda kat etmek zorunda olduğumuz daha uzun bir yol var önümüzde.” demiş. Toplumsal cinsiyet üzerine çalışmalar yapan bir profesörün kocası da bunu söylüyorsa bu millet ne yapsın! Hangi yolu nerede kat etsin. Üstün bey yine farkında olmadan karısının kitabını sabote etmiş. Ne kadar çabalarsak çabalayalım olmuyor olmuyor demiş acı acı.
Bu arada karısı üstün olan Üstün bey Birsöz’ün altına şöyle de bir not düşmüş:
“Bu yazıyı eşim fazla kişisel buldu. “Daha akademik bir önsöz yazabilir misin?" dedi. Bu önerisini dikkate alıp akademik bir önsöz yazmaya çalıştım ama inanın yazamadım. Elimden dilimden bu geldi, böylesi bana daha doğal daha doğru geldi.”
Üstün beyin Birsözü karısı tarafından pek beğenilmemiş gerçekten de akademik bir kitap için fazla kişisel olmuş. Fakat bizlere toplumsal cinsiyet eşitliğinin mümkün olmadığını kendi hayatlarından anlatarak ispat ettiği için de isabetli olmuş.
Konu ile ilgili seri başladığım iki yazının linki:
http://www.cocukaile.net/toplumsal-cinsiyet-esitligi-nedir-1/
http://www.cocukaile.net/toplumsal-cinsiyet-esitligi-2/
Not: Üstün Dökmen bu yıl Milli Eğitim'in düzenlediği bir seminerde "Başörtülüden psikolojik danışman ve rehber öğretmen olmaz." demişti. Bunu söylemesine karısı izin vermiş mi çok merak ettim. Cinsiyetin ayrımcılığa sebep olduğunu iddia edenler başörtü üzerinden rahatça ayrımcılık yapabiliyorlar. Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu!
5 Yorum Yorum Yaz