Sevgili Anneciğim (2)!

yasemin-150x150Kendimi mutsuz hissettiğimde ben, solmuş çiçek gibi oluyorum. Mutsuz ve huzursuzsam, iyi büyüyemiyorum, beynim olabildiği kadar iyi gelişemiyor. Sen ya da başka alıştığım yakınlarım olmayınca, ya da başka bir derdim olduğunda, başka hiç bir şey düşünemiyor,başka şeylerle ilgilenemiyorum. Çünkü vücudum stres hormonları ile doluyor. Şöyle düşün: çok korktuğun, hasta olduğun, sıkıntılı ya da hüzünlü olduğun zamanlar sen ne kadar verimli çalışabiliyorsun? Beynin ne kadar iyi kararlar verebiliyor, ne kadar güzel işler başarabiliyorsun? İşte, ben de öyle oluyorum. Mutsuz ya da huzursuz olduğumda, beynim yeterince iyi gelişemiyor.

 

Biliyor musun, bazı bebek arkadaşlarımı anne -babaları ağlamalarına rağmen ayrı odaya bırakıyorlar , kendi kendilerine uyumaya öğrenmeleri için. Bir de, kesinlikle gerekmediği zamanlar dışında kucağa bile alınmıyorlar, hemen kucağa alışırlar diye düşünüyor büyükleri. Ama o arkadaşlarım büyüyünce de bu zor hayatları devam ediyor. İnsanlarla ilişkileri pek sağlam olmuyor: genelde insanlara pek güvenemiyorlar, işbirliği yapmaları gereken konularda bile kendi başlarına yapmaya çalışıyorlar, en kötüsü de, aşırı bencil ve merhametsiz oluyorlar. Bazıları da, o stres hormonları bebekliklerinde devamlı yüksek seviyelerde olduğu için büyüyünce de o yüksek seviyelerde kalıyor . O bebek arkadaşlarım çok agresif ve saldırgan olabiliyorlar, bundan dolayı insanlarla ilişkileri sorunlu oluyor. Bebek de olsak, bir çok olayın farkındayız anneciğim. Dahası, büyüklerimiz sanıyor ki, biz bebekler hiç bir şey hatırlamıyoruz, ama bizim vücudumuz ve bilinçaltımız her şeyi hatırlıyor ve yaşadıklarımızın etkisi (iyi ve ya kötü) hayatımıza her gün yansıyor.

 

Aslında Anneciğim, bence bazı açılardan maymun bebekler bile daha şanslı bizden. Onlar annelerine sarılacak kadar güçlü oluyorlar. İlk bir kaç ay sürekli annelerin üzerinde uyuyorlar, biraz uyanıp süt emiyorlar, sonra yine uyuyorlar annelerinin kucaklarında. Hayat onlara güzel! Biz insan bebekleri, biraz kucak, biraz süt alacağız diye öyle direniyoruz ki bazen. Ama, annelerimizle olan bağımızı hiç koparamıyoruz, ne olursa olsun, annemiz bir parçamız. Öyle dedim de, bazı anneler bakamayacağı için bebeklerini doğar doğmaz birine veriyor, ya da bazen cami kapısının önüne, bazen çöpün içine, bazen özel kutular içine bırakıyorlar. Sonra da birileri arkadaşlarımı alıyor, bakıyor, kendi bebeğiymiş gibi, anne babalık yapıyorlar. Hatta bebek arkadaşım üzülmesin diye, bir yerlerden alınmış bebek olduğunu söylemiyorlar. Ama, biliyor musun anneciğim, o bebek arkadaşım daha annesinin karnında iken, annesinin onu istemediğini anlıyor zaten.

 

Ayrıca, yazmıştım ya hani, bilinçaltımız ve vücudumuz her şeyi hatırlıyor diye. Ona bakan annesinin onu doğurmadığını bilmeyen bebek arkadaşlarım bile ilginç bir şekilde içlerinde hep bir kayıp hissi oluyor. Hep bir arayış içindeler. Hayatlarında her şey güzel olsa da, onların içindeki bu boşluğu hiç kimse dolduramıyor. Onları doğuran anneinin, bakan anneden farklı olduğunu öğrenen bebek arkadaşlarım da mutlaka ilk annelerini aramaya çıkıyorlar büyüdüklerinde. İçlerindeki kayıp hissini azaltmaya, yok etmeye ,bilinçaltı tarihçelerini tamamlamaya çalışıyorlar.

 

Söylemeye çalıştığım şudur anneciğim: ben senin çok farkındayım. Senin için olduğu gibi, benim için de ilişkimiz doğduğumda 9 aylık oluşmuştu zaten. Senin sesini duyuyordum, yediğin yemeklerin tatlarını alıyordum. Bunun için en çok senin yanında olmak istiyorum, çünkü en çok senin yanında güvende hissediyorum. Hatta doğduğumdan epey bir zaman sen ve ben bir bütünmüşüz gibi geliyor bana. Hayatım boyunca da böyle olacak. Ben hayatın içine gidip dolaşacağım, sonra ruhumu yenilemek, rahatlatmak için yine senin yanına geleceğim. Ne kadar büyürsem büyüyeyim, her derdime en büyük teselli sen olacaksın. Bunun için anneciğim, ne olur, özellikle ilk yılımızı en güzel şekilde geçirelim, çünkü ben senden öğrendiklerimle, hem insanlarla geçinmeyi, hem de dünya ile yüzleşmeyi öğreniyorum (tabi dünya ile yüzleşmeyi öğrenme kısmına babamın da epey katkısı oluyor).

 

Sağlam ilişkimizin de ek güzel bir tarafı şu: ben kendimi ne kadar güvende hissedersem, beynim ve vücudum o kadar güzel gelişiyor. Biliyorsun, doğduğumda 100 milyar nöronlu ve saniyede 700 bağlantı kurabilen bir beyinle gelmiştim. Einstein diye çok akıllı bir dede varmış eskiden , onun beyni bile benimkinden çok daha yavaş çalışıyormuş. Bana yardım et. Süt istediğimde süt, seni istediğimde bana seni ver. İlişkimiz de beynim de vücudum da en güzel şekilde gelişsin. Bak o zaman hem çok akıllı hem de mutlu olacağım.

Benim için senin mutluluğun çok önemli. Sen mutlu olmayınca, endişe, öfke, ya da korku hissedince, ben de aynı şeyleri hissediyorum. Nedeni de çok ilginçmiş anneciğim. Beynimizde ayna nöronlar diye bir şey varmış. Bunlar empati için işe yarıyormuş ve sen nasıl hissediyorsan, benim beynime o aynı hisleri hissetmemi emretmiş oluyormuşsun sanki. Şöyle bir örnek aklıma geldi: bazen beni uyutmaya çalıştığında ya uykum olmuyor ya da seninle biraz daha oynamak istiyorum ya, ama sen uyusam daha iyi olur diye düşünüyorsun, beni illa uyutmak istiyorsun ya hani... Sonra bana ninniler söylüyorsun, eee-eeee diye hoş ritimli bir şeyler... Sonra yine süt veriyorsun, ama ben yine de uymuyorum ya? Neden biliyor musun? Çünkü sen beni uyutmaya çalıştıkça ve başaramadıkça stres ya da öfke duymaya başlıyorsun. Bana da senden ayna nöronlarıma yansıyan olumsuz ve stres dolu hisler geliyor. Tehlikeli bir durum olduğunu sanıp uyumuyorum.

 

Bu arada, biliyorsun, bazı bebek arkadaşlarımın anneleri çok mutsuz oluyorlar, depresyon mu neymiş... O bebek arkadaşlarım annelerinden hiç ilgi göremiyor. Arkadaşlarım bazen en şirin numaralarını çekiyorlar, ama anneleri yine de bakmayınca, onlara güzel ve olumlu bir şeyler söylemeyince, arkadaşlarım mutsuz ve insanlarla ilgili umutsuz oluyorlar: büyüyünce onlar da anneleri gibi depresif oluyorlar.

 

Uzun lafın kısası anneciğim, yıllarımızın mutlu geçmesi için, senin mutlu olman şart. Ayna nöronlarımızdan dolayı sen mutlu olunca, ben de mutlu oluyorum. Güzel dinimizde şükür kavramı çok önemli. Her halimize şükür edersek, zaten her zaman mutlu olabiliriz. Mesela biliyor muydun, en mutlu insanlar en zengin ülkelerde değil, Afrika diye bir yerde yaşıyormuş .

 

Son olarak, anneciğim, lütfen babama söyle ki, bana yapabileceği en büyük iyilik seni sevmesidir. Çünkü babam seni severse, hep mutlu olmanı ister ve bunu gerçekleştirmek için elinden geleni yapar. (Laf aramızda, sen de onu hoş tut çünkü babasız büyümenin büyük bedelleri var, onları sonra babama anlatsam iyi olur belki).

 

Yıllarımızın mutlu geçmesi dileğimle, sevgiler,

 

Bebeğin


Bunlar da ilginizi Çekebilir

3 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz