Yaşlanıyor muyum?
- 23-07-2015
- KATEGORİ Gonca Anıl
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Top oynuyor çocukluğum arka sokakta…
Sanki balkondan seslenecek annem tam dalya yapmak üzereyken…
Köşe başında bekleyen sevinçlerim koşturacak peşimden...
Uçurtmamın kuyruğunda yükselecek yine masum gülüşlerim…
Bulutlar o çok sevdiğim pamuk şekerlere dönecek tam ikindi kızıllığında…
Rüzgârlar bakkal amcadan aldığım leblebi tozlarını estirecek yüzüme karşı, usulca…
Ayağım takılacak sanki çakıl taşlarına… Düşerken cebime doldurduklarımın ışıltısı dindirecek dizlerimin acısını… ve yırtılan çorabımın üzüntüsünü…
Dedemi izleyeceğim yine bir kış vakti… Ruhum sükûnet bulacak, o sakallarını köpürtürken…
Babaannem uzatacak sıcak elini hamur teknesinin içinden, üstünü kirletirsin demeden… Avuçlarımda büyürken hamurlar, küçülecek gözlerim… neşe içinde gülümserken…
“Hadi anlat.” diyeceğim ona, “annemle babam nasıl bulmuşlar birbirlerini”…"ya sen sevmiş miydin dedemi?"
Dalıp gideceğim uzaklara bilmediğim o günleri dinlerken, sessiz bir heyecan içinde…
Karanlıktan korkan gözlerim saman yolunda teselli bulacak… Kayan yıldızlara konduracağım çocuksu dileklerimi…
Bu sefer razı olacağım payıma düşen yumurtaya, “ama ablamınki daha büyük…” demeden…
Ve daha çok oynayacağım benden büyük ayımla, hala sağlamken… Uyurken hacı yatmazlarımı alacağım kollarıma, hala onlar benimken…
Doyasıya koşturacağım terleyip hasta olsam bile, doktor teyzenin iğne yazacağına aldırmadan…
Hiç kimselere söylemeden hatmi güllere anlatacağım sırlarımı, hala evimizin bir bahçesi varken…
Ve doyasıya ağlayacağım patlayan balonuma, çocukluğum beni terk etmeden…
Çocukluğumda koşturan kurdeleli, fırfırlı elbiseli, kırmızı ayakkabılı, küçük kız çocuğu…
Neden daha sık gelir oldu yanıma?
Neden eski günleri daha sık hatırlar oldu zihnim?
Ömür haneme eklendikçe yıllar, neden daha özlenesi oldu eskiler? Neden geleceğin umudunu çocukluğumda arar oldum?
Acaba yaşlanıyor muyum…
Sanki balkondan seslenecek annem tam dalya yapmak üzereyken…
Köşe başında bekleyen sevinçlerim koşturacak peşimden...
Uçurtmamın kuyruğunda yükselecek yine masum gülüşlerim…
Bulutlar o çok sevdiğim pamuk şekerlere dönecek tam ikindi kızıllığında…
Rüzgârlar bakkal amcadan aldığım leblebi tozlarını estirecek yüzüme karşı, usulca…
Ayağım takılacak sanki çakıl taşlarına… Düşerken cebime doldurduklarımın ışıltısı dindirecek dizlerimin acısını… ve yırtılan çorabımın üzüntüsünü…
Dedemi izleyeceğim yine bir kış vakti… Ruhum sükûnet bulacak, o sakallarını köpürtürken…
Babaannem uzatacak sıcak elini hamur teknesinin içinden, üstünü kirletirsin demeden… Avuçlarımda büyürken hamurlar, küçülecek gözlerim… neşe içinde gülümserken…
“Hadi anlat.” diyeceğim ona, “annemle babam nasıl bulmuşlar birbirlerini”…"ya sen sevmiş miydin dedemi?"
Dalıp gideceğim uzaklara bilmediğim o günleri dinlerken, sessiz bir heyecan içinde…
Karanlıktan korkan gözlerim saman yolunda teselli bulacak… Kayan yıldızlara konduracağım çocuksu dileklerimi…
Bu sefer razı olacağım payıma düşen yumurtaya, “ama ablamınki daha büyük…” demeden…
Ve daha çok oynayacağım benden büyük ayımla, hala sağlamken… Uyurken hacı yatmazlarımı alacağım kollarıma, hala onlar benimken…
Doyasıya koşturacağım terleyip hasta olsam bile, doktor teyzenin iğne yazacağına aldırmadan…
Hiç kimselere söylemeden hatmi güllere anlatacağım sırlarımı, hala evimizin bir bahçesi varken…
Ve doyasıya ağlayacağım patlayan balonuma, çocukluğum beni terk etmeden…
Çocukluğumda koşturan kurdeleli, fırfırlı elbiseli, kırmızı ayakkabılı, küçük kız çocuğu…
Neden daha sık gelir oldu yanıma?
Neden eski günleri daha sık hatırlar oldu zihnim?
Ömür haneme eklendikçe yıllar, neden daha özlenesi oldu eskiler? Neden geleceğin umudunu çocukluğumda arar oldum?
Acaba yaşlanıyor muyum…
4 Yorum Yorum Yaz