"Ye Kürküm Ye"
- 13-11-2014
- KATEGORİ Aykut Karahan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Ünlü Halk Filozofumuz Nasreddi Hoca'ya atıfla söylenen bir sözdür , ye kürküm ye... Dış görünüşe göre insanların nasıl muamelele gördüklerine dikkat çeker fıkra... Bu hikayeyi tamamlayacı söz olarak Mevlana Hazretlerinin "ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" sözünü hatırlayabiliriz. Bu iki sözü herkes çok iyi bilir bilmesine de iş bunu tecrübe etmeye geldiğinde çok az kişi bu sözlerin ağırlığını taşır . Özellikle kişisel gelişim kurslarında çok anlatılır ve hatırlatılır bu sözler.. .
Söz tam da kişisel gelişimden açılmışken biraz zülfiyare dokunalım isterim. Bir kişisel gelişim furyası var son on yıldır hem dünyada hem de ülkemizde. Gaz vermeler, sen aslansın, yapabilirsin, başarabilirsin türünden. Bu son on yıllık süreçte toplumda bazı olumsuz tepkiler ; özellikle de muhafazakar kesimden, yükselmeye başlayınca, hemen bunun bir İslami tarafı olduğu ve bununla ilgili olarak özellikle Mevlana ve Yunus Emre’nin dahil edildiği bir İslami Kişisel gelişim akımı başladı. Ve bu süreç değişik adlar altında devam etmektedir. Asıl vurgulamak istediğim nokta burada, bu kurslarda özellikle beden dili bağlamında anlatılanlar. Hele hele iş dış görünüş konusu olunca olay tamamen Nasreddin Hoca’nın yer kürküm ye hikayesini hatırlatacak olaylara yol açıyor. Hem insanlara olduğun gibi görün, kendin ol diye aforizmatik (slogan) cümleler telkin ediliyor diğer taraftan ise dış görünüş çok önemlidir, o yüzden giyime kuşama dikkat etmek gerekir tarzında tam zıddı olacak cümleler telkin ediliyor. Üstelik bu kurslarda amaçlanan ise kişinin kendine güvenini yani özgüvenini sağlamak.
Bu özgüven meselesine bir el atmak gerektiği kanaatindeyim, çünkü modern psikoloji anlayışı da bunu telkin ediyor. Özgüvenin salt bir giyim kuşam ve onun tezahürü olan beden dili ile neredeyse eşitlenmiş olarak anlatılması kavramın ruhunu hançerliyor zaten. Bu konu üzerine düşünürken ve okumalar yaparken bende şöyle aforizmatik (sloganik) bir cümleye – sonuca ulaştım; Özgüveni olan insanlar başkalarına göre değil, kendine göre giyinirken; özgüveni eksik insanlar başkalarına göre giyinirler. Daha sonra bu sonucun sadece bireyler açısından değil devletler ve toplumlar açısından da geçerli olduğu kanaatine vardım. Çünkü kendine güveni olmayan devletler ve toplumlar da başkaları gibi giyinmeye , düşünmeye , yaşamaya başlar. Amaç kendini gerçekleştirmek değil, başkalarının onayını almaktır. Bu sonucun siyasetten ekonomiye, psikolojiden sosyolojiye bir çok alanda geçerli olduğunu düşünüyorum. Tabi bu bizim düşüncemiz, katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz. Fakat tarihi okumalardan elde ettiğim sonuçlarda bunu destekler nitelikte. Özellikle iki önemli tarihi figür bana bu düşüncelerimi yazmakta cesaret verdi diyebilirim.
Tarihimizden gelen bu iki isim bilim – düşünce tarihimizde derin yer etmiş olan fikirleri sadece İslam coğrafyasını değil bütün insanlığı etkilemiş olan iki alim. Biri Ali Kuşçu , (Matematik alanında öne çıkmakla birlikte bir çok alanda düşünceler ve eserler vermiştir) diğeri ise İbni Haldun ...( Tarih ve Sosyoloji biliminin ilk öncüsü sayılmakla beraber bir çok alanda eserler ve düşünceler öne sürmüştür.) Bu iki alimin ben yaşayışlarını özellikle de giyim tarzlarını öğrendiğimde işte özgüven budur dedim kendi kendime. Ali Kuşçu hayatı boyunca üzerinden Türkmen kıyafetini hiç çıkarmamış hatta kıyafeti yüzünden alay konusu bile olmuştur. Ancak o bu konuyu hiç kafasına takmadan işine bakmıştır. İbni Haldun ise, yine hayatı boyunca üzerinden berberi kimliğini ifade eden kıyafet tarzı dışında giyim kuşam ile dolaşmamıştır. Bu iki insan hep padişahların, sultanların yanında bulunmuş hep ilim meclislerinde ön saflarda yer tutmuşlardır.
Şimdi bu iki alimin günümüzde yaşadığını düşünün ve kıyafetlerinden ötürü nasıl eleştirilebileceklerini hayal edin. Bu durum her toplumda değişik tür ve sıklıkla ortaya çıkmıştır. Sosyal medya da bununla ilgili bir sürü video var. Onlara da bakılabilir. Fakat ben burada ulaştığım sonuç cümlesini tekrar hatırlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum, özgüveni eksik bireyler, başkalarına göre giyinirken, özgüveni tam bireyler kendisine göre giyinir…
Söz tam da kişisel gelişimden açılmışken biraz zülfiyare dokunalım isterim. Bir kişisel gelişim furyası var son on yıldır hem dünyada hem de ülkemizde. Gaz vermeler, sen aslansın, yapabilirsin, başarabilirsin türünden. Bu son on yıllık süreçte toplumda bazı olumsuz tepkiler ; özellikle de muhafazakar kesimden, yükselmeye başlayınca, hemen bunun bir İslami tarafı olduğu ve bununla ilgili olarak özellikle Mevlana ve Yunus Emre’nin dahil edildiği bir İslami Kişisel gelişim akımı başladı. Ve bu süreç değişik adlar altında devam etmektedir. Asıl vurgulamak istediğim nokta burada, bu kurslarda özellikle beden dili bağlamında anlatılanlar. Hele hele iş dış görünüş konusu olunca olay tamamen Nasreddin Hoca’nın yer kürküm ye hikayesini hatırlatacak olaylara yol açıyor. Hem insanlara olduğun gibi görün, kendin ol diye aforizmatik (slogan) cümleler telkin ediliyor diğer taraftan ise dış görünüş çok önemlidir, o yüzden giyime kuşama dikkat etmek gerekir tarzında tam zıddı olacak cümleler telkin ediliyor. Üstelik bu kurslarda amaçlanan ise kişinin kendine güvenini yani özgüvenini sağlamak.
Bu özgüven meselesine bir el atmak gerektiği kanaatindeyim, çünkü modern psikoloji anlayışı da bunu telkin ediyor. Özgüvenin salt bir giyim kuşam ve onun tezahürü olan beden dili ile neredeyse eşitlenmiş olarak anlatılması kavramın ruhunu hançerliyor zaten. Bu konu üzerine düşünürken ve okumalar yaparken bende şöyle aforizmatik (sloganik) bir cümleye – sonuca ulaştım; Özgüveni olan insanlar başkalarına göre değil, kendine göre giyinirken; özgüveni eksik insanlar başkalarına göre giyinirler. Daha sonra bu sonucun sadece bireyler açısından değil devletler ve toplumlar açısından da geçerli olduğu kanaatine vardım. Çünkü kendine güveni olmayan devletler ve toplumlar da başkaları gibi giyinmeye , düşünmeye , yaşamaya başlar. Amaç kendini gerçekleştirmek değil, başkalarının onayını almaktır. Bu sonucun siyasetten ekonomiye, psikolojiden sosyolojiye bir çok alanda geçerli olduğunu düşünüyorum. Tabi bu bizim düşüncemiz, katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz. Fakat tarihi okumalardan elde ettiğim sonuçlarda bunu destekler nitelikte. Özellikle iki önemli tarihi figür bana bu düşüncelerimi yazmakta cesaret verdi diyebilirim.
Tarihimizden gelen bu iki isim bilim – düşünce tarihimizde derin yer etmiş olan fikirleri sadece İslam coğrafyasını değil bütün insanlığı etkilemiş olan iki alim. Biri Ali Kuşçu , (Matematik alanında öne çıkmakla birlikte bir çok alanda düşünceler ve eserler vermiştir) diğeri ise İbni Haldun ...( Tarih ve Sosyoloji biliminin ilk öncüsü sayılmakla beraber bir çok alanda eserler ve düşünceler öne sürmüştür.) Bu iki alimin ben yaşayışlarını özellikle de giyim tarzlarını öğrendiğimde işte özgüven budur dedim kendi kendime. Ali Kuşçu hayatı boyunca üzerinden Türkmen kıyafetini hiç çıkarmamış hatta kıyafeti yüzünden alay konusu bile olmuştur. Ancak o bu konuyu hiç kafasına takmadan işine bakmıştır. İbni Haldun ise, yine hayatı boyunca üzerinden berberi kimliğini ifade eden kıyafet tarzı dışında giyim kuşam ile dolaşmamıştır. Bu iki insan hep padişahların, sultanların yanında bulunmuş hep ilim meclislerinde ön saflarda yer tutmuşlardır.
Şimdi bu iki alimin günümüzde yaşadığını düşünün ve kıyafetlerinden ötürü nasıl eleştirilebileceklerini hayal edin. Bu durum her toplumda değişik tür ve sıklıkla ortaya çıkmıştır. Sosyal medya da bununla ilgili bir sürü video var. Onlara da bakılabilir. Fakat ben burada ulaştığım sonuç cümlesini tekrar hatırlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum, özgüveni eksik bireyler, başkalarına göre giyinirken, özgüveni tam bireyler kendisine göre giyinir…
1 Yorum Yorum Yaz