Yerinizde Kalın
- 28-02-2016
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Anneliğe dair verdiğim eğitimlerde ya da seminerlerde “ Bu anlattıklarınızı evde uygulamayan babalara öneriniz ne olur?” sorusuyla karışılaşıyorum her defasında.” Hepsini ortadan kaldıralım en iyisi “ esprisi ile yanıt veririm önce. Çözüm olur mu dersiniz:)
Bu soru çocuklarla ilgili meselelerin kısır döngüsü. Babalara anlatınca bihaber annelerden, annelere anlatınca ilgisiz babalardan şikayet etmeye başlıyor eşler. Haklılalar da… İki kanattan birinin olmadığı bir kuşu uçurmaya çalışmak gibi tek başına bütün yükü almak. Yalnız kaçırılan nokta yine birbirimizi “ oldurmaya “ çalıştığımız gerçeği. Okuduğumuz bir kitabı, aldığımız eğitimi eşimizi baba oldurmak ya da anne oldurmak üzerine kurgulamaya başlayınca aslında onu anneliği ve babalığı konusunda eleştirmiş oluyoruz dolayısıyla kendisini savunmak zorunda bırakıyoruz. Ya da bize saldırmak zorunda hissediyorlar kendilerini...
Nagihan Hanım'da bu konuya dair yazı yazınca aynı dertten muzdaripler için kendi tecrübelerimle maddeleştirmek istedim yapılabilecekleri;
Birincisi anne, baba görevlerini yapmıyor diye, evin kural koyanı ya da otoritesi olmamalı. Annenin yerinden ayrıldığı durumlarda, babada sorumluluğunu yerine getirmiyorsa ,çocuğa hem anne rolü açısından hem de babalık rolü açısından yanlış bir yöneliş gerçekleştirmiş oluruz . Anne babaya rağmen yerinde durmalı, baba anneye rağmen. Anne babaya rağmen şefkatinden ve merhametinden vazgeçmemeli, baba anneye rağmen kararlılığından ve güvenilirliğinden.
İkinci anneler çocuklarını akşam gelir gelmez babalarına şikayet etmekten vazgeçmeli. Tüm gün yaşananları eş kapıdan girer girmez anlatmaya başlayınca anne, “ başbelası” olarak anlatılan çocuğa, babanın da “ zapdedilmesi gereken bir varlık” olarak bakması demek. Babalar bu hali “ Annesine bütün gün çektirmiş ben haddini bildireyim” şeklinde yorumluyorlar. Ben annelerin eşlerinin içlerinde çocuklarla ilgili vicdan kuyuları kazmasından yanayım. Gece yatağa uzandığınızda çocukların o gün yaptığı güzel ve sevimli şeyleri anlatmak babanın vicdanını harekete geçiriyor. Çocuğa ters ve yanlış davranan bir eşi baş başa kaldıklarında “ bu yaptığına çok üzüldüm, o daha küçük bir çocuk” diye uyarmalı anneler. Çocuğun yanında yapılan her ihtar, baba çocuk ilişkisini abi kardeş ilişkisine dönüştürüyor zira.
Üçüncüsü kriz anında bir kitaptan ya da uzmandan öğrendiğiniz bilgileri eşlerinize söylemeyin. Zira kriz anında akıllı düşünme devre dışı kalacağından, söyleyeceklerinizin hiçbir tesiri olmayacaktır eşiniz üzerinde. Bunun yerine öğrenilenleri çay ya da kahve içerken muhabbet konusu haline getirmek eş üzerinde çok daha tesirli oluyor. Yani bıkkın cümleler yerine onu kendi şefkatli ve çocuk bakışıyla bakan dünyanıza çağıran cümleleriniz olsun.
Dördüncüsü ahirette hepimiz kendi anneliğimizden ya da babalığımızdan hesap vereceğiz. “ Neden eşini baba yapmadın?” diye bir hesabımız olacağını sanmam. Ama “ Neden anneliğinin ve babalığının hakkını vermedin” sorusuyla karşılaşabiliriz. Bunun için meseleye o yapmadığı için ben daha iyi bir anne/ baba olamadım kolaycılığından çıkarmak gerekiyor diye düşünüyorum. Diğeri iyi olduğu için iyi olmayı beklemek çocuklara yapılmış önemli haksızlıklardan biri bana kalırsa.
Velhasıl Efendimiz (s.a.v)’in Uhud Savaşı’nda Müslümanlara “ Yerinizde kalın” çağrısını hatırlamak gerek böyle zamanlarda.
Kimse yerinden ayrılmazsa, herkes daha mutlu olur.
Bu soru çocuklarla ilgili meselelerin kısır döngüsü. Babalara anlatınca bihaber annelerden, annelere anlatınca ilgisiz babalardan şikayet etmeye başlıyor eşler. Haklılalar da… İki kanattan birinin olmadığı bir kuşu uçurmaya çalışmak gibi tek başına bütün yükü almak. Yalnız kaçırılan nokta yine birbirimizi “ oldurmaya “ çalıştığımız gerçeği. Okuduğumuz bir kitabı, aldığımız eğitimi eşimizi baba oldurmak ya da anne oldurmak üzerine kurgulamaya başlayınca aslında onu anneliği ve babalığı konusunda eleştirmiş oluyoruz dolayısıyla kendisini savunmak zorunda bırakıyoruz. Ya da bize saldırmak zorunda hissediyorlar kendilerini...
Nagihan Hanım'da bu konuya dair yazı yazınca aynı dertten muzdaripler için kendi tecrübelerimle maddeleştirmek istedim yapılabilecekleri;
Birincisi anne, baba görevlerini yapmıyor diye, evin kural koyanı ya da otoritesi olmamalı. Annenin yerinden ayrıldığı durumlarda, babada sorumluluğunu yerine getirmiyorsa ,çocuğa hem anne rolü açısından hem de babalık rolü açısından yanlış bir yöneliş gerçekleştirmiş oluruz . Anne babaya rağmen yerinde durmalı, baba anneye rağmen. Anne babaya rağmen şefkatinden ve merhametinden vazgeçmemeli, baba anneye rağmen kararlılığından ve güvenilirliğinden.
İkinci anneler çocuklarını akşam gelir gelmez babalarına şikayet etmekten vazgeçmeli. Tüm gün yaşananları eş kapıdan girer girmez anlatmaya başlayınca anne, “ başbelası” olarak anlatılan çocuğa, babanın da “ zapdedilmesi gereken bir varlık” olarak bakması demek. Babalar bu hali “ Annesine bütün gün çektirmiş ben haddini bildireyim” şeklinde yorumluyorlar. Ben annelerin eşlerinin içlerinde çocuklarla ilgili vicdan kuyuları kazmasından yanayım. Gece yatağa uzandığınızda çocukların o gün yaptığı güzel ve sevimli şeyleri anlatmak babanın vicdanını harekete geçiriyor. Çocuğa ters ve yanlış davranan bir eşi baş başa kaldıklarında “ bu yaptığına çok üzüldüm, o daha küçük bir çocuk” diye uyarmalı anneler. Çocuğun yanında yapılan her ihtar, baba çocuk ilişkisini abi kardeş ilişkisine dönüştürüyor zira.
Üçüncüsü kriz anında bir kitaptan ya da uzmandan öğrendiğiniz bilgileri eşlerinize söylemeyin. Zira kriz anında akıllı düşünme devre dışı kalacağından, söyleyeceklerinizin hiçbir tesiri olmayacaktır eşiniz üzerinde. Bunun yerine öğrenilenleri çay ya da kahve içerken muhabbet konusu haline getirmek eş üzerinde çok daha tesirli oluyor. Yani bıkkın cümleler yerine onu kendi şefkatli ve çocuk bakışıyla bakan dünyanıza çağıran cümleleriniz olsun.
Dördüncüsü ahirette hepimiz kendi anneliğimizden ya da babalığımızdan hesap vereceğiz. “ Neden eşini baba yapmadın?” diye bir hesabımız olacağını sanmam. Ama “ Neden anneliğinin ve babalığının hakkını vermedin” sorusuyla karşılaşabiliriz. Bunun için meseleye o yapmadığı için ben daha iyi bir anne/ baba olamadım kolaycılığından çıkarmak gerekiyor diye düşünüyorum. Diğeri iyi olduğu için iyi olmayı beklemek çocuklara yapılmış önemli haksızlıklardan biri bana kalırsa.
Velhasıl Efendimiz (s.a.v)’in Uhud Savaşı’nda Müslümanlara “ Yerinizde kalın” çağrısını hatırlamak gerek böyle zamanlarda.
Kimse yerinden ayrılmazsa, herkes daha mutlu olur.
4 Yorum Yorum Yaz