Yüzük Kalleşliği



Yakın arkadaşlarınızın yüzüğü parmağına takar takmaz, yüzüğün esrarlı havasına kapılıp “Siz de kimsiniz be, pis bekarlar” şeklinde büründükleri tavıra verilen isimdir. Birden tanınmaz hale gelirler.

Bir zamanlar yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen, birlikte okulu asıp sinemaya kaçtığınız arkadaşınız artık sizi yolda rastgele gördüğünde olay mahalinden usulcacık sıvışmaya çalışır ve size zorla tencere tava satmaya çalışan pazarlamacı muamelesi yapar. Ve mutlaka eşleriyle görülürler.

- Vaaay Mehmet? Arkadaşım benim bee. Yav nerelerdesin özledik yaa.

- Efendim buyur.

- Ne efendi mi be? N’oluyo olum buzdolabı gibi efendimler falan?! Benim ben, Kırpık Taci.

- Evet buyur.

- Ne buyuru lan, tanımadın mı beni?

- Ee ne var ne yok, nasılsın bakalım?

- Nası soruş o öyle lutfeder gibi, n’olmuş olum sana? Ee nasılsın, nası gidiyo? Kayıplara karıştın be.

- Ya işte evlendik, iş güç, sorumluluklarımız var. Öyle boş boş, aylak aylak gezemiyoruz artık tabii.

- Ooo burnumuz da büyümüş. Neyse bana bak, unutma bizi tamam mı? Düğünde bi gördük bi daha o. Hem bak ne diycem, bi ara arkadaşlarla toplanıcaz, sen de gel. İrtibatı kesme, özledik be.

Eşi derhal olaya müdahale eder.

- Meeemet hadi gidelim hayatım.

- Meraba yenge.

- Sağol sağol.. Meemet lütfen, bekliyorum ama bak.

- Tamam canım, bi tanıdığa takıldım da...Taciciğim hoşça kal, kendine iyi bakıyosun.

- Tanıdık ha, vay kalleş vay.

Ve evlenmeden önce sizinle beraber yaptıklarını, evlendikten sonra kınamaya başlarlar.

- Ay çok sigara içiyosun sen ya. Oturduğundan beri bu kaçıncı. Yaani geldiğimden beri nefes alamıyorum açıkçası hüüff.

- Vaay bayan Yeşil Ay, böyle sağlıklı ciğer havaları basma kızım şimdi bize. Bir zamanlar seni de biliriz biz. Dumandan belden yukarın görünmüyodu be. Oturdunmu bi kartondan aşşa kalkmazdın. Evlenmişiz bilinçli tüketici olmuşuz bakıyorum.

- Ay şimdi ben onu mu demek istedim yaane. Senin için dedim, sen bilirsin. Hem bak çayı üstüne damlattın. Dur peçete alalım sana. Hıııhh, silelim şööleee. Bak ben sana diyim anacım. Evlendikten sonra bu tip şeyler acayip poroblem oluşturur. Yani senin için dedim, sorunlar yaşarsın bak.

- Ben aslında bardak da yiyorum da şimdi sizin yanınızda iştahım tıkandı. Bana bak, bana öle felçli muamelesi yapma. Çayı bir hörpletirdin, sokaktan geçenler hortum çıktı sanıp kaçışırlardı. Evlendin de bi halt mı oldun be?

- Ay ne kadar alıngansın yaa. Senin için şeyettim ben. İşte demek ki yaş geçince bööle.. Neyse.

Tabii bu tür kalleş arkadaşları kendi öz vefasızlıklarının yanında bu uyuz hale iten diğer etken, bölücü vazifesi gören eşleridir.

- Bana bak Meemet. Seni bir daha o bitli arkadaşlarınla konuşurken göreyim, bak n’oluyoruz. Sen artık evli bir erkeksin olay bu yane.

- Ama hayatım n’aptım ben şimdi? Karşılaşmışız bi kere konuşma benle diye döveyim mi?

- Bak bak bak hemen nası değiştin bakk. Nası arkadaşının tarafına geçtin. İki dakkada sattın beni görüyosun diy mi Meemet?

- Yahu ne satması canım ya. Eski defterler artık onlar. Hepsi çapulcu işte, boş gezenin boş kalfası. Her şeyi eskisi gibi sanıyolar. Onun için işte öyle buluşcaz gel falan diye...

- Susususus! Hayır, gitmiyciksin. Ben seslenmeseydim takılıp peşine gitmiştin şimdi.

- Yahu neden takılıp gideyim, alt tarafı iki laf ettik, hatta onu bile etmedik.

- Ha bide bırakıp gideydin. Sen onu da yaparsın onu daa. Evli olmak ne demek Meemet he, bi der misin bana ne demek? Nereye gidersek birlikte gidicez demektir.

Arkadaşlık ilişkileri elbetteki E.Ö. ve E.S., yani evlilik öncesi ve sonrası şeklinde büyük farklarla ikiye ayrılır. Lakin yüzükle doğulmuş gibi de evrime girmeye gerek yok hani.

Mine Sota "Hepimus İnsanus" Kitabından


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz