Zaaflarımızı Silah Edinmeyelim



Bir Adem Diyor ki...

Saygıdeğer dostlarım;

Yaşadığımız vatanımızı bizlere miras bırakan atalarımız ve eşleri, yani neslimizi bugünlere getiren saygıdeğer büyüklerimiz; yaşamımızda kolaylık olması anlamında bizlere nasihatlerde bulunmuşlardır. Bu deneyim ve hatalarını, bizlerin tekrar etmesini engellemek için, çok ciddi edebi güzellik ve latifelerle süsleyerek, sözlerini de bizlere miras bırakmışlar.

Bizler bu deneyimlerle yoğrulmuş edebi sözlerle, hayatımıza rahatlıkla yön verebiliriz. Tabi ki yaşayarak tasdik edip “bittecrübe sabittir” şerhi düşmeden inşallah…

İmam-ı A'zam Hazretleri; annesinin hatırına pek ziyade riayet edermiş. Annesi, bilmediği bir meseleyi öğrenmek için, İmam-ı A'zam Hazretleri'nin verdiği cevaba kanaat etmez, Vaiz Ömer bin Zerr'in meclisine gidilmesini, onun vereceği cevaba göre hareket edilmesini istermiş. İmam-ı A'zam Hazretleri de hiç yüksünmeden, annesi için binek hazırlar ve Ömer bin Zerr'in yanına giderek, suali ona sorarmış.

Ömer bin Zer:"Aman efendimiz, bizim size öğretecek bir şeyimiz yok!" dese de: "Annemin ricası, böyle!", buyururlarmış. Ömer bin Zerr: "Peki öyleyse, siz nasıl düşünüyorsunuz?" diye İmam-ı A'zam Hazretleri'nin hükmünü sorar ve arkasından da: "Ben de aynen böyle düşünüyorum" dermiş. Bundan sonra İmam-ı A'zam Hazretleri annesine; "Anneciğim, Ömer bin Zerr de benim size anlattığım gibi düşünüyormuş." dermiş.

Bu sebeple olsa gerek ki; insanların kendini en çok zorlanarak kabul ettirdiği kişiler, en yakınları olmaktadır. Zira beraber olduğu kişiler; hanımı, annesi, yakın çevresi vb, kişinin kuvvetli ve zayıf yönlerini oldukça iyi bilmektedir. Sadakat ve güven gereği insanlar, başkalarından gizlediği zaaflarını yakınlarından gizleyemez. Bu zaaflar zamanımızda eşlere karşı ( karşılıklı ) ciddi bir biçimde silah olarak kullanılmaktadır. Şayet kişiye; bütün yönleri bilindikten sonra değer veriliyorsa, o insan gerçekten değerlidir.

Günümüz evlilikleri öyle kötü bir duruma geldi ki artık eşler birbirlerinin zaaflarını kişisel çıkarları için kullanır oldu. Sefahat ve tamahkarlık ile beslediğimiz nefislerimiz, üzerine birde sorumluluk ve görevlerden kaçınma eklenince sabır sınırlarımızı zorlar oldu. Malesef sabırsızlıklarımızda, tetiklenmiş olan reaksiyona katalizör görevi yapıyor. Bu durumda sevgi ve saygının kardeşlik ilişkisi bozuluyor.

Eşler arası ilişkilerin sağlıklı yürümesi için sevgi gerekli; ama onu yıpratmamak, tüketmemek, ayağa düşürmemek için saygı da gereklidir. Saygı; makul ve fıtrat ölçüsünde eşlerimizin onurunu koruma, değerlerini, tercihlerini göz önünde tutma, hak ve hukukuna dikkat etme, çevresindekilere değer verme hassasiyetidir.

Saygı, karşındakinin varlığını göz önünde bulundurma, sana yapılmasını istemediğini ona yapmamandır. Saygı; ince, kibar, seviyeli ve medeni davranmayı, hak ve hukuka riayet etmeyi gerektirir. Bunun için saygılı eşler birbirine hakaret edemez, onun düşüncelerini hafife alamaz, tarzını ve tavrını aşağılayamaz, değerlerini küçümseyemez, akraba ve çevresini reddedemez. Eşine saygılı olan “evliliğin bir bedeli var, kanunlarda kadından yana bu yüzden her şekilde bana hizmet edecek” anlayışını da benimseyemez.

Sonuç olarak saygının olmadığı yerde zarureten sevgi de bitiyor. Bu fakirin siz evli veya evlenecek kardeşlerime tavsiyesi ise; evlilik kurumuna müdahil olmadan önce kaynakları sağlam olan bir görgü kuralları ( Adab-ı Muaşeret ) kitabı edinmek ve bunu hayatımıza uygulamaktır.

ÖZELLİKLE EVLİ DOSTLARA;

Her biriniz bir gece yatmadan önce; sünnet olması hasebiyle nefis muhasebesi yapınız ve saygıyı tarif etmeye çalıştığım satırlardaki unsurları ne kadar uygulayabiliyorsunuz. Lütfen nefsinizi kısa bir sürede olsa sorgulayınız.

Zira; KAÇAMAYACAĞIMIZ EN BÜYÜK OTORİTE VİCDANIMIZDIR.

SAYGILARIMLA

21.05.2012

Saki NAGEHAN


Bunlar da ilginizi Çekebilir

3 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz