Zengin Olduk
- 06-06-2015
- KATEGORİ Gonca Anıl
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Biraz sonra zengin olacaktık, hissediyordum. Hem de çok zengin…
Hele şu gizli hazineyi bir bulalım. Bütün hayatımız değişecekti.
Her yer ot, ağaç… Biraz zordu işimiz. Ee napalım kolay değildi bir define avcısı olmak.
Çapaya uzanmadı bile elim, aman hazineye zarar veririz, diye korktuğumdan, “hadi çocuklar bir gayret ellerimizi daldıralım toprağa” dedim, kazdıkça kazdık… Tırnaklarımızın içine dolan topraklara, önümüze çıkan solucanlara bile aldırmadan, kazdık… Karşımıza çıkan otları usulca yolup bir kenara ayırdık ve kazmaya devam ettik.
Eveet, sanki yaklaşıyorduk. Parmaklarımızda yükseltiler hissedince hazineye ulaşmaya çok az kaldığını anladık ve heyecanımız iyice arttı.
Çok önemli bir kazı çalışmasıydı bu. Bulacaklarımız çok zengin edecekti bizi, çok heyecanlıydım. Yıllarca ne kadar çalışsak da didinsek de böylesi bir serveti çocuklarımıza vermek imkânsızdı. Ama şu önümdeki taşlı, otlu, börtü böcekli toprak, bulunmaz bir servet sahibi yapacaktı çocuklarımı. Biri 2,5 biri 6 yaşında olan iki kızımın, hayata bakışlarının değişeceği an gelmişti işte… Kim derdi ki şehirde onca imkânın içinde bulamadığımız zenginliğe, bir köyde kavuşacaktık…
Peki, hazineyi bulunca ne yapacaktık, nereye koyacaktık? Anlatacak mıydık başkalarına? Çocuklar “bulduk, yaşasın” diye bağırdıklarında ele vermeyecekler miydi bu gizli kazıyı?
Zihnimde kıpır kıpır eden bütün soruları bir kenara bırakıp, derin bir nefes aldım… Yakıcı güneş, uçuşan böcekler ve topraktan kuruyan parmaklarım ilk defa umrumda olmadı.
Usul usul yükseltilerin üzerindeki toprak parçalarını temizledik.
Aman Allah’ım!
Büyüklü küçüklü çil çil altınlar… Çocuklarımın sevinç çığlıklarını duyduğum anda zenginliğin gururunu yaşamaya başladım bile. İşte bizden zengini yoktu artık...
Çocuklarım toprakla meşguldü bir süredir, canlılara temas etmişlerdi minik elleriyle. Üstlerinin başlarının kirlenmesine aldırmamışlardı hem, özgürlerdi yani. Hele toprağın altında gizlenen bu hazineyi bulduklarında gözlerindeki ışık, eminim ömür boyu gelecekti onlarla ve bu hisleri de hep taşıyacaklardı yanlarında.
İşte zengin olduk, yaşaşın! Kolay olmadı bu define avcılığı; yorulduk, terledik, kirlendik… Ama sonunda hepsine değdi ve hayatımız değişti.
Çocuklarım o yarım saat önceki çocuklar değil, hayata bakışları, hissedişleri bambaşka olacak artık.
Eveet yavrularım, hadi gidip yiyelim şimdi bu altın sarısı patatesleri ve topraktan bize çeşit çeşit nimetler veren Allah’a şükrederek zenginliğimize zenginlik katalım.
Hele şu gizli hazineyi bir bulalım. Bütün hayatımız değişecekti.
Her yer ot, ağaç… Biraz zordu işimiz. Ee napalım kolay değildi bir define avcısı olmak.
Çapaya uzanmadı bile elim, aman hazineye zarar veririz, diye korktuğumdan, “hadi çocuklar bir gayret ellerimizi daldıralım toprağa” dedim, kazdıkça kazdık… Tırnaklarımızın içine dolan topraklara, önümüze çıkan solucanlara bile aldırmadan, kazdık… Karşımıza çıkan otları usulca yolup bir kenara ayırdık ve kazmaya devam ettik.
Eveet, sanki yaklaşıyorduk. Parmaklarımızda yükseltiler hissedince hazineye ulaşmaya çok az kaldığını anladık ve heyecanımız iyice arttı.
Çok önemli bir kazı çalışmasıydı bu. Bulacaklarımız çok zengin edecekti bizi, çok heyecanlıydım. Yıllarca ne kadar çalışsak da didinsek de böylesi bir serveti çocuklarımıza vermek imkânsızdı. Ama şu önümdeki taşlı, otlu, börtü böcekli toprak, bulunmaz bir servet sahibi yapacaktı çocuklarımı. Biri 2,5 biri 6 yaşında olan iki kızımın, hayata bakışlarının değişeceği an gelmişti işte… Kim derdi ki şehirde onca imkânın içinde bulamadığımız zenginliğe, bir köyde kavuşacaktık…
Peki, hazineyi bulunca ne yapacaktık, nereye koyacaktık? Anlatacak mıydık başkalarına? Çocuklar “bulduk, yaşasın” diye bağırdıklarında ele vermeyecekler miydi bu gizli kazıyı?
Zihnimde kıpır kıpır eden bütün soruları bir kenara bırakıp, derin bir nefes aldım… Yakıcı güneş, uçuşan böcekler ve topraktan kuruyan parmaklarım ilk defa umrumda olmadı.
Usul usul yükseltilerin üzerindeki toprak parçalarını temizledik.
Aman Allah’ım!
Büyüklü küçüklü çil çil altınlar… Çocuklarımın sevinç çığlıklarını duyduğum anda zenginliğin gururunu yaşamaya başladım bile. İşte bizden zengini yoktu artık...
Çocuklarım toprakla meşguldü bir süredir, canlılara temas etmişlerdi minik elleriyle. Üstlerinin başlarının kirlenmesine aldırmamışlardı hem, özgürlerdi yani. Hele toprağın altında gizlenen bu hazineyi bulduklarında gözlerindeki ışık, eminim ömür boyu gelecekti onlarla ve bu hisleri de hep taşıyacaklardı yanlarında.
İşte zengin olduk, yaşaşın! Kolay olmadı bu define avcılığı; yorulduk, terledik, kirlendik… Ama sonunda hepsine değdi ve hayatımız değişti.
Çocuklarım o yarım saat önceki çocuklar değil, hayata bakışları, hissedişleri bambaşka olacak artık.
Eveet yavrularım, hadi gidip yiyelim şimdi bu altın sarısı patatesleri ve topraktan bize çeşit çeşit nimetler veren Allah’a şükrederek zenginliğimize zenginlik katalım.
4 Yorum Yorum Yaz