Zor Zamanların İlacı
- 12-07-2016
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Bazen anne babalıkta çuvalladığımızı hissettiğimiz zamanlar olur. Böyle zamanlar aslında şükür sebeplerimizden olmalı bence. Hiçbir şeye kudreti olmayan insan, çocuğuna ve onun geleceğine müdahale kudretinde hissettiğinde kendini, imtihanlar da bir bir kendini gösterir.
Bizim de böyle dönemlerimiz oluyor. Büyük kızım, babasıyla takıştığında, bana itiraz ettiğinde, problemleri öfkeyle çözmeye çalıştığında, pek çok baba gibi eşimde bana , tıpkı bir makine tamircisiymişim gibi, döner ve “ Nesi var bunun?” diye sorar. Garip bir andır o an. Her şeyden sorumlu tutulmanın şaşkınlığı ve kızgınlığı hızla bünyeye girer ve kendini savunmaya başlar insan. Alın size aile tartışması… Bir problemi, daha da bilinmeyenli denkleme nasıl dönüştürürüz halidir bir bakıma bu durum.
Bunun dışında başka bir yolda, hemen öfkeye kapılmadan açacağı tüm hayır kapıları için Allah’a dua edip düşünmektir; Bu davranışlarına sebep olan şey ne diye?
Böyle zamanların birinde, kızımın öfkesini bastırarak, yanlış bir adım atmadan önce düşündüm. Çünkü böyle zamanlarda çocukların garip şekilde kasti davrandığına inandığımız bir bilinçaltımız var. Çocukların mahsus yapıyor olduğuna o kadar inanıyoruz ki, ağzının payını vermek, cezalandırmak, onlara dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek için fırsat biliyoruz böyle zamanları.
O gün aklıma gelen şey, kardeşimle sıklıkla yaşadığımız bir diyalogtu. Babam ve annem kardeşime yaptıklarından dolayı kızdığında, karşıma alır konuşurdum onunla. “ Neden böyle yapıyorsun? Bak kızıyorlar?” dediğimde, şimdi daha rahat anlamlandırabildiğim cümleyi sarfederdi
" İçimden bir ses sürekli yap yap diyor"
Kendi çocukluğumu ve hislerimi düşündüm bir an. Çoğu zaman neden o davranışı yaptığımı, kardeşime neden vurduğumu, neden dikkat çekmeye çalıştığımı bilemezdim. Yapmak istemesem de bir şey yapmam için komut verirdi sanki.
İşte o an, benim kızım içinde diğer çocuklar içinde bir halin farkına vardım. İç dünyalarında pek çok duygu çarpışıyor ve onlar bu duygularla nasıl baş edemeyeceklerini bilmediğinden böyle davranıyorlar.
Onlar böyle davrandıkça anne, babalar onları cezalandırıyor, hatta şiddet uyguluyor, suçluyor, kıyaslıyor ve kısır döngü devam ediyor.
Halbuki bizden o an bekledikleri, duygularının farkına varmamız. İçlerinde kopan fırtınanın adını koymayı kolaylaştırmamız. Onları yetişkin dünyasına hazırlarken, duygularını öldürmeden yönetmeyi öğretmemiz. Bizse öfkelendiğinde ağzımıza geleni söyleyen, kin tutan, küsen, affetmeyen, aklımıza geleni yapan, üzerlerinde baskı kuran, susturan halimizle işleri çok daha zorlaştırıyor ve büyümek denen büyülü dünyayı onların gözünde bayağılaştırmış oluyoruz.
“ Kendimi anlamam için bana yardım et!” çığlığı aslında bu. Kendi içimize ve hislerimize o kadar yabancıyız ki ,bu yabancılıkla bu hırçınlığın devamına neden oluyoruz?
“ Şu an kızdın, üzüldün, hayal kırıklığına uğradın, şaşırdın, kıskandın, sinirlendin” desek belki de çözeceğiz pek çok problemi. Onlara zaman tanıyıp , iç dünyalarındaki dalgalanmaları anlamlandırmalarına rehberlik ettikçe , yaptıklarının şımarıklıktan değil , bilememekten olduğunu fark edeceğiz.
Yani rehber olarak bize düşen yine nasıl olmaları gerektiğini istiyorsak öyle bir duruşla karşılarında durmak. Öfkelendiğinde kırıp döken, şiddet gösteren biri olmamalarını istiyorsak öyle kalabilmek. Problem karşısında başkalarını suçlamak yerine, probleme ve çözümüne katkıda bulunabilen biri olsun istiyorsak, öyle olmak.“ Ben babayım, ben anneyim” büyüklenmelerinden çok, desteğimize ihtiyaçları var böyle zamanlarda.
“Biz çocukken böyle değildik” cümleleri kurmak yerine, bir daha hatırlayın bakalım, öyle olsanız neler olurdu da öyle olmamayı seçtiniz? Korkularınız mı buna sebepti, seçilmiş erdemleriniz mi?
Bizim iç dünyamız gibi onlarınki de dalgalanmadan durulmuyor nihayetinde. Hislerimizi paylaşarak, sahte bir duruş göstermeyerek , her bir durumun bir süreç olduğunu unutmadan yol almak gerek.
Büyümek sancılı bir şey nihayetinde. İlacı da daha da sarmalamak, sevmek ve yol göstermek.
Bizim de böyle dönemlerimiz oluyor. Büyük kızım, babasıyla takıştığında, bana itiraz ettiğinde, problemleri öfkeyle çözmeye çalıştığında, pek çok baba gibi eşimde bana , tıpkı bir makine tamircisiymişim gibi, döner ve “ Nesi var bunun?” diye sorar. Garip bir andır o an. Her şeyden sorumlu tutulmanın şaşkınlığı ve kızgınlığı hızla bünyeye girer ve kendini savunmaya başlar insan. Alın size aile tartışması… Bir problemi, daha da bilinmeyenli denkleme nasıl dönüştürürüz halidir bir bakıma bu durum.
Bunun dışında başka bir yolda, hemen öfkeye kapılmadan açacağı tüm hayır kapıları için Allah’a dua edip düşünmektir; Bu davranışlarına sebep olan şey ne diye?
Böyle zamanların birinde, kızımın öfkesini bastırarak, yanlış bir adım atmadan önce düşündüm. Çünkü böyle zamanlarda çocukların garip şekilde kasti davrandığına inandığımız bir bilinçaltımız var. Çocukların mahsus yapıyor olduğuna o kadar inanıyoruz ki, ağzının payını vermek, cezalandırmak, onlara dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek için fırsat biliyoruz böyle zamanları.
O gün aklıma gelen şey, kardeşimle sıklıkla yaşadığımız bir diyalogtu. Babam ve annem kardeşime yaptıklarından dolayı kızdığında, karşıma alır konuşurdum onunla. “ Neden böyle yapıyorsun? Bak kızıyorlar?” dediğimde, şimdi daha rahat anlamlandırabildiğim cümleyi sarfederdi
" İçimden bir ses sürekli yap yap diyor"
Kendi çocukluğumu ve hislerimi düşündüm bir an. Çoğu zaman neden o davranışı yaptığımı, kardeşime neden vurduğumu, neden dikkat çekmeye çalıştığımı bilemezdim. Yapmak istemesem de bir şey yapmam için komut verirdi sanki.
İşte o an, benim kızım içinde diğer çocuklar içinde bir halin farkına vardım. İç dünyalarında pek çok duygu çarpışıyor ve onlar bu duygularla nasıl baş edemeyeceklerini bilmediğinden böyle davranıyorlar.
Onlar böyle davrandıkça anne, babalar onları cezalandırıyor, hatta şiddet uyguluyor, suçluyor, kıyaslıyor ve kısır döngü devam ediyor.
Halbuki bizden o an bekledikleri, duygularının farkına varmamız. İçlerinde kopan fırtınanın adını koymayı kolaylaştırmamız. Onları yetişkin dünyasına hazırlarken, duygularını öldürmeden yönetmeyi öğretmemiz. Bizse öfkelendiğinde ağzımıza geleni söyleyen, kin tutan, küsen, affetmeyen, aklımıza geleni yapan, üzerlerinde baskı kuran, susturan halimizle işleri çok daha zorlaştırıyor ve büyümek denen büyülü dünyayı onların gözünde bayağılaştırmış oluyoruz.
“ Kendimi anlamam için bana yardım et!” çığlığı aslında bu. Kendi içimize ve hislerimize o kadar yabancıyız ki ,bu yabancılıkla bu hırçınlığın devamına neden oluyoruz?
“ Şu an kızdın, üzüldün, hayal kırıklığına uğradın, şaşırdın, kıskandın, sinirlendin” desek belki de çözeceğiz pek çok problemi. Onlara zaman tanıyıp , iç dünyalarındaki dalgalanmaları anlamlandırmalarına rehberlik ettikçe , yaptıklarının şımarıklıktan değil , bilememekten olduğunu fark edeceğiz.
Yani rehber olarak bize düşen yine nasıl olmaları gerektiğini istiyorsak öyle bir duruşla karşılarında durmak. Öfkelendiğinde kırıp döken, şiddet gösteren biri olmamalarını istiyorsak öyle kalabilmek. Problem karşısında başkalarını suçlamak yerine, probleme ve çözümüne katkıda bulunabilen biri olsun istiyorsak, öyle olmak.“ Ben babayım, ben anneyim” büyüklenmelerinden çok, desteğimize ihtiyaçları var böyle zamanlarda.
“Biz çocukken böyle değildik” cümleleri kurmak yerine, bir daha hatırlayın bakalım, öyle olsanız neler olurdu da öyle olmamayı seçtiniz? Korkularınız mı buna sebepti, seçilmiş erdemleriniz mi?
Bizim iç dünyamız gibi onlarınki de dalgalanmadan durulmuyor nihayetinde. Hislerimizi paylaşarak, sahte bir duruş göstermeyerek , her bir durumun bir süreç olduğunu unutmadan yol almak gerek.
Büyümek sancılı bir şey nihayetinde. İlacı da daha da sarmalamak, sevmek ve yol göstermek.
10 Yorum Yorum Yaz