Zorunlu Eğitim Zulmü
- 01-12-2016
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Geçtiğimiz hafta Başbakan Binali Yıldırım okul öncesi eğitimi zorunlu hale getireceklerini açıkladı twitter adresinden. Üstelik büyük bir reform olarak sunuldu karar.
Böyle kararlar kimin fikridir ve gerekli olduğuna karar verilir gerçekten merak ediyorum. Çocukların gelişim ve anneden ayrılma dönemleri hesap edilmeden bu kararın alınması dışında, eğitim sistemimizin bu kadar küçük çocukla eğitime devam edecek hali var mıdır? sorusu hiç sorulmaması başka bir garabet bence.
Zira ilk çocuğunda kreşlerin halinden epeyce canı yanmış bir anne olarak, ikinci çocuğunu bu çarkın dışında tutmaya çalışıyorum. Yeterli donanımın olmadığı, yirmi çocuğa tek bir öğretmenin düştüğü bir sistemde, okulların çocuklara annesinden daha iyi gelecebileceğini kim söyleyebilir ki?
Kaldı ki bu konu, çalışan anneler ve parklardan uzakta çocuk büyüten anneler için bir zorunluluk olabilir ama devlet onlara da ya çalışma saatleri ile ilgili düzenleme yaparak, ya da göndermek istiyorsa destek vererek bunu yapabilir, ki yapıyor da. Herkes için zorunluluk neden peki?
Okullar çok sevilesi, çocukların gitmekten çok mutlu oldukları yerler mi ki zorunlu bir eğitimden söz ediyoruz? Bu kararı büyük reform olarak sunmalarının nedeni düşünüyorum ama bulamıyorum. Üstelik ilkokul çocuklarının bile, öğretmenler tarafından azarlandığı, şiddet gördüğü örneklerini duyuyor ve okuyorken.
Bu hata çocukların ilkokula başlama yaşlarını beş buçuğa indirdiklerinde de olmuştu. Sanki böyle bir talep varmış, sanki bu uzmanlarca onaylanmış gibi gündeme soktular, hiç bir alt yapısını hazırlamadan alınan kararla çocuklar bir anda kendini okul sırasında buldular.
Yıllardır eğitim sisteminin, kendisinin iyileştirilmesi gerektiğini söyleyip duruyoruz. Bu yine badana yapmak gibi. Üstelik güzel de göstermiyor. Nasıl bir çocukluk bırakmak istiyoruz çocuklarımıza? İçinde anne,baba ve aile olmayan, sadece okul olan bir çocukluk mu?
Eğitim çocuklarımıza ne vaad ediyor ki, küçücük çocuklarımızı sıcacık yataklarından kaldırıp okula gönderelim? Her gün “ Okula gitmeyeceğim” diye ağlayan çocuğumuzu ikna edelim?
Bunun da ötesinde, uzmanlar çocuğun anneden ve ona bakandan sağlıklı ayrılma yaşının 3,5-4 olduğunu söyler. Çocuk o döneme kadar tek bir kişiyle muhatap olmalı ki, bağlanma süreci sağlıkla geçebilsin. Sonrasında sağlıklı bir ayrılma dönemi yaşanabilsin.
Dolayısıyla nerden bakarsak bakalım, elimizde kalacak bir karardan bahsediyoruz yine. Buna ne ebeveynler rıza gösterir, ne de eğitimciler?
Eğitim sistemi için gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsanız, bir süre hiç bir şey yapmamak daha sağlıklı gözüküyor bu şartlarda. Hiç olmazsa, başımıza ne gelecek kaygısı yaşamayacağımız için, çocuk ve veli olarak daha güvenli bir süreç yaşarız.
Ayrıca bir şey zorunlu olduğunda sevilmez, sevildiğinde gitmek için zorunluluk hisseder insan. O sebeple önce “ Okullar sevilesi yerler mi? “ sorusunu sormadan, bu yaş çocukları için zorunluluk kararı ancak zulum olur.
Bir an önce vazgeçilmesi dileğimle...
Böyle kararlar kimin fikridir ve gerekli olduğuna karar verilir gerçekten merak ediyorum. Çocukların gelişim ve anneden ayrılma dönemleri hesap edilmeden bu kararın alınması dışında, eğitim sistemimizin bu kadar küçük çocukla eğitime devam edecek hali var mıdır? sorusu hiç sorulmaması başka bir garabet bence.
Zira ilk çocuğunda kreşlerin halinden epeyce canı yanmış bir anne olarak, ikinci çocuğunu bu çarkın dışında tutmaya çalışıyorum. Yeterli donanımın olmadığı, yirmi çocuğa tek bir öğretmenin düştüğü bir sistemde, okulların çocuklara annesinden daha iyi gelecebileceğini kim söyleyebilir ki?
Kaldı ki bu konu, çalışan anneler ve parklardan uzakta çocuk büyüten anneler için bir zorunluluk olabilir ama devlet onlara da ya çalışma saatleri ile ilgili düzenleme yaparak, ya da göndermek istiyorsa destek vererek bunu yapabilir, ki yapıyor da. Herkes için zorunluluk neden peki?
Okullar çok sevilesi, çocukların gitmekten çok mutlu oldukları yerler mi ki zorunlu bir eğitimden söz ediyoruz? Bu kararı büyük reform olarak sunmalarının nedeni düşünüyorum ama bulamıyorum. Üstelik ilkokul çocuklarının bile, öğretmenler tarafından azarlandığı, şiddet gördüğü örneklerini duyuyor ve okuyorken.
Bu hata çocukların ilkokula başlama yaşlarını beş buçuğa indirdiklerinde de olmuştu. Sanki böyle bir talep varmış, sanki bu uzmanlarca onaylanmış gibi gündeme soktular, hiç bir alt yapısını hazırlamadan alınan kararla çocuklar bir anda kendini okul sırasında buldular.
Yıllardır eğitim sisteminin, kendisinin iyileştirilmesi gerektiğini söyleyip duruyoruz. Bu yine badana yapmak gibi. Üstelik güzel de göstermiyor. Nasıl bir çocukluk bırakmak istiyoruz çocuklarımıza? İçinde anne,baba ve aile olmayan, sadece okul olan bir çocukluk mu?
Eğitim çocuklarımıza ne vaad ediyor ki, küçücük çocuklarımızı sıcacık yataklarından kaldırıp okula gönderelim? Her gün “ Okula gitmeyeceğim” diye ağlayan çocuğumuzu ikna edelim?
Bunun da ötesinde, uzmanlar çocuğun anneden ve ona bakandan sağlıklı ayrılma yaşının 3,5-4 olduğunu söyler. Çocuk o döneme kadar tek bir kişiyle muhatap olmalı ki, bağlanma süreci sağlıkla geçebilsin. Sonrasında sağlıklı bir ayrılma dönemi yaşanabilsin.
Dolayısıyla nerden bakarsak bakalım, elimizde kalacak bir karardan bahsediyoruz yine. Buna ne ebeveynler rıza gösterir, ne de eğitimciler?
Eğitim sistemi için gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsanız, bir süre hiç bir şey yapmamak daha sağlıklı gözüküyor bu şartlarda. Hiç olmazsa, başımıza ne gelecek kaygısı yaşamayacağımız için, çocuk ve veli olarak daha güvenli bir süreç yaşarız.
Ayrıca bir şey zorunlu olduğunda sevilmez, sevildiğinde gitmek için zorunluluk hisseder insan. O sebeple önce “ Okullar sevilesi yerler mi? “ sorusunu sormadan, bu yaş çocukları için zorunluluk kararı ancak zulum olur.
Bir an önce vazgeçilmesi dileğimle...
20 Yorum Yorum Yaz